Samsung Galaxy S25 Ultra, tam olarak böyle görünebilir

Samsung’un merak edilen yeni amiral gemisi modelinin nasıl görüneceği, bu yeni görüntü ile birlikte tamamen ortaya çıkmış olabilir.

Samsung Galaxy S25 serisi muhtemelen 2025 Ocak ayına kadar ortaya çıkmayacak olsa da, yeni bir görüntü, özellikle Samsung Galaxy S25 Ultra’nın olası tasarımını tamamen ortaya çıkarmış olabilir.

Bir meraklı, Samsung Galaxy S25 Ultra’nın sızan bilgilerini birleştirerek tasarımının render’larını hazırladı ve bu resmi olmayan Samsung Galaxy S25 Ultra render’larını sosyal medyada yayınladı.

Bu yeni render’lar, büyük ölçüde Samsung Galaxy S24 Ultra’ya benziyor, ancak daha yuvarlak köşelere sahip bir telefon ortaya koyuyor.

Ayrıca, sızıntıları yapan Android Headlines ve @OnLeaks, Samsung Galaxy S25 Ultra’nın sadece 219g ağırlığında olacağını ve hem 232g Samsung Galaxy S24 Ultra’dan hem de 227g iPhone 16 Pro Max’ten daha hafif olacağını iddia ediyor.

Peki sizce Samsung Galaxy S25 sadece görünüm olarak mı öncüllerinden farklılaşacak yoksa daha önce hiçbir tasarımda görmediğimiz fonksiyonel özellikler de getirecek mi? Örneğin iPhone 16 ile deklanşör tuşunun geldiğini gördük. Samsung da buna benzer bir yenilik sağlayabilir mi?

Apple’ın çok fazla bahsetmediği 5 yeni iPhone 16 özelliği

Apple, iPhone 16 serisini resmi olarak tanıttı. Ama tanıtım etkinliğinde pek bahsetmediği bazı yenilikler de var. Şimdi gelin, bu 5 yeni özelliğe birlikte göz atalım…

Önümüzdeki hafta piyasaya sürülecek olan iPhone 16 serisi, Apple’ın bugüne kadarki en iyi iPhone’ları oldukları kesin. Zira yeni telefonlar, geçtiğimiz günlerde düzenlenen It’s Glowtime etkinliğinde resmi olarak tanıtıldı. Ama bu etkinlikte, Apple’ın bahsetmediği ya da ön plana çıkarmadığı bazı önemli iPhone 16 özellikleri de vardı.

iPhone 16 modelleri çok daha hafif

Phone 16 modelleri, daha önceki tüm iPhone sürümlerinden daha hafif olacak. iPhone 15 serisi özellikle Pro modellerde titanyuma geçiş sayesinde önemli bir hafifleme sağladı. Şirket, 2024’te normal iPhone modellerini seleflerinden biraz daha hafif hale getirebildi, ancak Apple, telefonları 6,3 inç ve 6,9 ​​inç ekranlarla daha büyük hale getirdiği için aradaki farkın çok belli olmayacağı söylenebilir.

Wi-Fi 7

Apple, iPhone 16 Pro duyurusunun sonunda, yeni iPhone’un Wi-Fi 6e’den daha yeni olan Wi-Fi 7 teknolojisine sahip olduğunu açıkladı. Bu yeni standart, destekleyen modemlerde daha hızlı indirme hızları ve daha fazla kararlılık sunuyor. Başka bir deyişle, yeni iPhone’ların bağlantı hızı eskisine göre daha iyi olacak.

QuickTake ve 4K

Video tarafında ise Apple’ın QuickTake’i 1080p’den 4K’ye yükselttiğini görüyoruz. Bu özellik, kullanıcıların varsayılan fotoğraf modundan çıkmadan video çekmesine imkan tanıyor ve fotoğraflarınızla videolarınız arasında mükemmel bir geçiş sunuyor.

Gizli mmWave anteni

mmWave 5G hala yalnızca ABD’de mevcut olsa da, Apple iPhone 16 Pro modellerinde anteni gizleyerek bu alana yeni Kamera Kontrol düğmesini yerleştirdi. Ayrıca şirket, en sonunda LTE Apple Watch modellerinde de kırmızı anten çemberini kaldırdı.

İnanılmaz hızlı kablosuz şarj

iPhone 16 telefonlar kablosuz şarj tarafında da büyük bir güncelleme aldı ve artık 20W, 25W ve 15W hızlarıyla şarj edilebiliyor. Kablolu şarj hızı, 20W ile önceki nesillere göre değişmiş değil. Kablosuz şarj tarafında ise MagSafe şarj cihazları için 25W’a ve Qi2 şarj cihazları için 15W’a yükseltme görüyoruz.

Dünyamız, geçici bir süre için de olsa, iki aya sahip olacak

Dünyamızın tek bir uydusu olduğunu ve ona da Ay dendiğini hepimiz biliyoruz. Ama yakında, kısa bir süre için de olsa, ikinci bir aya daha sahip olacağız. Peki bu nasıl olacak?

Eylül ayının sonundan itibaren Dünya, geçici olarak iki uyduya sahip olacak. Ne yazık ki bu durum iki aydan az sürecek ve bu geçici ikinci uyduyu çıplak gözle görebilmeniz pek olası değil.

Bu yeni mini uydu, 7 Ağustos’ta Asteroid Terrestrial-Impact Last Alert System (ATLAS) tarafından keşfedilen 2024 PT5 adlı küçük bir asteroit olacak. Nesne, Dünya’nın yer çekimi tarafından geçici olarak yakalanacağı bir yörüngede ilerliyor. İspanya’dan Universidad Complutense de Madrid araştırmacıları Carlos ve Raúl de la Fuente Marcos tarafından yapılan hesaplamalara göre, asteroit 29 Eylül’den 25 Kasım’a kadar Dünya’nın yörüngesinde olacak. Bu süre içinde gezegenimizin çevresinde sadece bir yörüngeyi tamamlayıp hızla uzaklaşacak.

2024 PT5, sadece 10 metre genişliğinde çok küçük bir asteroit olduğu için çıplak gözle görülmesi mümkün olmayacak. Hatta EarthSky’ın belirttiğine göre, en iyi ihtimalle 22’lik nispeten sönük bir büyüklük değerine sahip olacak olan asteroit, muhtemelen amatör bir teleskopla bile görülemeyebilir.

Research Notes of the AAS dergisinde yayınlanan makalede, çift ay senaryosunun gezegenimiz için nadir olduğunu ancak bazen gerçekleştiği belirtiliyor. Benzer bir olay, Temmuz 2006’da, bir mini ayın Dünya’nın etrafında yaklaşık bir yıl asılı kalmasıyla gerçekleşti. Bir başka örnekte, Mayıs 2020’de Dünya’nın yerçekiminden kaçmadan önce birkaç yıl gezegenin etrafında yörüngede kaldı. Dünya’nın yerçekimi tarafından çekilen ancak gezegenin etrafında tam bir yörüngeyi tamamlamadan kaçabiliyor.

Eğer 2024 PT5’i takip etmek için bu fırsatı kaçırırsanız, gök bilimcilerin söylediğine göre 9 Ocak 2025’te tekrar Dünya’nın yanından geçecek.

Google Gemini’ın bile Google’ı haksız bulduğu dava

Google’ın, yapay zeka servisi için kullandığı Gemini ismi ile başı dertte. Bir yapay zeka şirketi, internet devine Gemini ismi için dava açtı. İşin ilginci ise, Google Gemini’ın bile, davada Google’ı haksız bulmuş olması.

Kurumsal bir yapay zeka platformu sunan “Gemini Data” isimli şirket, kendi yapay zeka hizmetini aynı isimle adlandırdığı için Google’a dava açtı.

Google, Aralık 2023’te Gemini model ailesini tanıttıktan sonra Şubat ayında, Bard olan üretken yapay zeka hizmetinin adını da Gemini olarak değiştirdi. Ancak Google, bu ismin halihazırda bir yapay zeka markası olarak kullanıldığına dair yeterli araştırma yapmadan bu değişimi yapmış gibi görünüyor.

Hafta içinde San Francisco federal mahkemesine sunulan şikayet dilekçesinde “Sofistike bir şirket olarak Google, tüm AI ürün serisini kamuya açık bir şekilde yeniden markalamadan önce şüphesiz bir ticari marka izni araştırması yaptı ve bu nedenle Gemini Data’nın ‘GEMINI’ markası üzerindeki tescilli ve münhasır haklarının kesin olarak farkındaydı” deniyor ve şöyle devam ediliyor: “Yine de Google, Gemini Data’nın münhasır haklarının üzerine tereddüt etmeden buldozer gibi gitme kararını verdi.

Gemini bile Google’ı haksız buldu

ABD Patent ve Marka Ofisi (USPTO), isim çakışmasının tüketicilerin kafasını karıştırma ihtimalinin düşük olduğu durumlarda farklı işletme türleri için benzer isimlere izin veriyor. Ancak, aynı endüstri sektöründe isim tekrarına genellikle izin verilmiyor.

Üstelik işin komik yanı, Google’ın yapay zeka servisi Gemini’ye bu konu sorulduğunda, Gemini Data şirketinin haklı olduğu yorumunu yapıyor. Besle kargayı oysun gözünü dedikleri tam olarak bu olsa gerek…

Instagram’ın yapay zeka etiketleri yine değişiyor

Yapay zeka tarafından oluşturulan içeriğin etiketlerini sosyal medyada göstermek bir zorunluluk ama Meta, onları artık biraz daha zor görünecek şekilde düzenleyecek.

Meta, Instagram, Facebook ve Threads’te üretken yapay zeka kullanılarak düzenlenmiş veya manipüle edilmiş içerikleri etiketleme şeklini bir kez daha değiştiriyor.

Meta, “AI Bilgisi” etiketinin doğrudan kullanıcının adının altında değil, bundan böyle AI ile düzenlenmiş resim ve videoların sağ üst köşesindeki bir menüde görüneceğini duyurdu. Böylece yapay zeka içeriklerinin normalleştirilmesi dönemi de başlamış oluyor. Zira artık bir görselde yapay zeka parmağı olup olmadığını bir bakışta görmek mümkün olmayacak.

Gerçek görüntüleri mi etiketlesek?

Şirket, değişikliklerin platformlardaki görüntü ve videolarda “kullanılan yapay zekanın kapsamını daha iyi yansıtmak” için yapıldığını söylüyor.

Ancak aslında gerçekte olan şey, artık tamamen yapay zeka içerikleriyle dolan sosyal medya servislerinde, yapay zeka içeriklerini “normalleştirdiğimiz” dönemin başlıyor oluşu… Bundan sonra gerçek bir fotoğraf kamerasıyla çekilmiş gerçek bir fotoğraf yayınladığımızda üzerine “gerçek görüntüdür” yazmamız daha pratik olacak gibi görünüyor.

Galaxy S25’in sızan görüntüleri, tanıdık bir tasarıma işaret ediyor

Galaxy S25 serisinin standart giriş modeline ait olduğu iddia edilen yeni görüntüler, tasarım açısından büyük yenilikler beklemememiz gerektiğini söylüyor.

Şimdiye kadar ortaya çıkan Samsung Galaxy S25 sızıntılarının neredeyse tamamı, üst seviye model olan Samsung Galaxy S25 Ultra’ya odaklanıyordu. Ancak şimdi standart Samsung Galaxy S25’in tasarımını da ilk kez görüyor olabiliriz. Android Headlines ile işbirliği yapan ve önemli bir geçmişe sahip olan sızıntı kaynağı @OnLeaks, Galaxy S25 için ilk render görüntülerini paylaştı. Bu görsellerde görünene göre Samsung, Galaxy S25 için Galaxy S24’e benzeyen bir tasarım sunacak.

Sızan Galaxy S25 görselleri, Galaxy S24’te olduğu gibi telefonun arkasının sol üst tarafında dikey bir düzende yer alan üç lensli kamera dizisini ve benzer bir şekilde yerleştirilmiş bir flaşı gösteriyor. Ön tarafta ise düz bir ekranın üst ortasında kamera deliği yer alıyor.

Ancak tasarım tamamen aynı değil ve bazı değişiklikler görülebiliyorr. Kamera lenslerinin etrafındaki muhafaza daha büyük ve siyahken, Samsung Galaxy S24’te daha küçük ve gümüş rengindeydi. Ayrıca, Galaxy S25’teki çerçeveler daha ince görünüyor.

Sızıntılar, Samsung Galaxy S25’in de, 6,2 inç bir ekrana sahip olduğunu iddia ediyor. Ancak cihazın muhtemelen inceltilmiş çerçevesinden kaynaklı olarak, telefon S24’ten biraz daha küçük boyutlara sahip olabilir.

Eğer bu sızıntılar doğruysa, Samsung Galaxy S25, Galaxy S24’ten biraz daha küçük olacak ancak genel olarak oldukça benzer gözükecek.

Minik robot sürülerini vücudumuza enjekte edecekler

Bilim insanları, ‘tıpta yeni çığırlar açabilecek’ bir buluşla, beyin kanamalarını tedavi etmek için minik robot sürülerinin vücudumuza enjekte edilebileceğini söylüyor.

Uzmanlara göre beyin kanamalarının tedavisinde minik manyetik robot ordularının kullanılması mümkün olabilir ve bu gelişme, “tıpta yeni ufukların önünü açabilir.

Araştırmacılar tarafından geliştirilen, her biri kırmızı kan hücresinin yaklaşık yirmide biri büyüklüğünde olan ve bir sürü halinde uzaktan yönlendirilebilen nano ölçekli robotların, her yıl dünya çapında yaklaşık yarım milyon ölüme neden olan beyin anevrizmalarının hassas, düşük riskli tedavisini sağlayabilecekleri umuluyor.

Beyin atardamarında patlayıp ölümcül kanamalara neden olabilen kanla dolu bir şişkinlik olan bu durum, felç ve sakatlığa da yol açabilir. DailyMail’in haberine göre, Edinburgh Üniversitesi Mühendislik Okulu’nun eş liderliğindeki ekip, anevrizma modellerini ve tavşanları kullanarak çeşitli laboratuvar testleri gerçekleştirdi. Bu çalışmalar için, tam olarak belirli sıcaklıklarda erimek üzere tasarlanmış bir kaplamayla kaplanmış kan pıhtılaştırıcı ilaçlardan oluşan manyetik nanobotlar tasarladılar. Birkaç yüz milyar robot bir atardamara enjekte edildi ve ardından mıknatıslar ve tıbbi görüntüleme kullanılarak anevrizma bölgesine uzaktan yönlendirildi.

Nanobot ordusu pozisyonuna geldiğinde, araştırmacılar mıknatıslar kullanarak onları bir araya getirdiler ve kaplamalarının erime noktasına kadar ısıttılar. Böylece ilaç beyindeki kanamayı önleyebileceği veya durdurabileceği tam noktaya bırakıldı.

Bulgularını Small dergisinde yayınlayan ekip, minik robotların insan vücudunun içinde minimal invaziv bir şekilde karmaşık görevleri gerçekleştirmek için uzaktan kontrol edilebileceği bir geleceğe işaret ettiğini belirtti. Bu yöntem, beyin anevrizmalarının tedavisinin yanı sıra belirli noktalara ulaşması gereken ilaçların iletimi ve hatta organların onarılması gibi başka kullanım alanlarına da sahip olabilir.

Araştırmacılar, normalde oldukça riskli ve hassas olan pek çok cerrahi operasyonun bu nanobotlar sayesinde çok daha az invaziv ve daha güvenli bir şekilde gerçekleştirilebilmesinin mümkün olduğunu söylüyor ve hatta bu sayede stent gibi implantlara olan ihtiyacın da azaltılabileceğini belirtiyorlar.

Dünyada en çok plastik kirliliği üreten ülkeler açıklandı: Türkiye kaçıncı sırada?

Binlerce yıl doğada kalan ve kirlilik yaratan plastiği dünyaya en çok hangi ülkelerin saçtığını biliyor musunuz? İşte listenin ilk on sırası ve Türkiye’nin listedeki yeri.

İnsanoğlu bu şekilde üretmeye ve dünyayı kirletmeye devam ederse, bir noktadan sonra bütün dünya plastikle kaplanabilir. Öyle ki şu anda bile Pasifik Okyanusu’nda dalgaların ve rüzgarların sürüklemesiyle ülke büyüklüğünde dev plastik adaları oluşmuş durumda. Peki dünyadaki en çok plastiği hangi ülkeler üretiyor?

Leeds Üniversitesi’nden bilim insanları, en fazla plastik kirliliğinden sorumlu 10 ülkeyi ortaya çıkarmak için yapay zeka modellemesi kullandı. Araştırmacılar genel olarak 2020 yılında 52 milyon ton toplanmamış plastik atığın çevreye karıştığını ve buna maruz kalanlar için ciddi bir sağlık riski oluşturduğunu hesapladılar.

Hindistan bir yılda 9,3 milyon ton atık yaratarak plastik kirliliğinin en büyük üreticisi olarak tabloda ilk sırada yer alırken, onu Nijerya ve Endonezya

İlk onu tamamlayan ülkeler şu şekilde sıralanıyor: Pakistan, Bangladeş, Rusya, Brezilya, Tayland, Kongo Demokratik Cumhuriyeti. Türkiye ise, 246 ülkeden oluşan listenin 25. sırasında, yani üstlerde yer alıyor yer alıyor.

Araştırmacılar, 127 ülkedeki 500 şehirden toplanan verilere dayanarak, yapay zekayı kullanarak yılda ne kadar atık üretildiğini ve bunlara ne olduğunu tahmin edebildiler. Her yıl 400 milyon tondan fazla plastik üretildiği ve bunun 52 milyon tonunun yakıldığı ya da açıkta bırakıldığı tahmin ediliyor. Bağlam açısından bu rakam, Londra’nın tamamını bir metre kalınlığında bir atık tabakasıyla kaplamaya yetecek kadar çöp anlamına geliyor.

Plastikten kaçış yok

Denizlerdeki ve okyanuslardaki plastikler bizi ilgilendirmez diye düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Bu kimyasal maddeler, sürekli havayı ve suyu zehirleyerek, içme sularına ve toprağa zararlı kimyasalların karışmasına sebep oluyor. Su ve besin yoluyla insan vücuduna giren bu kimyasallar ise endokrin sistemini bozmak başta olmak üzere, insan hayatını kısaltan ve ağır hastalıklara yol açan bir sorun olarak karşımıza duruyor. Öyle ki, “dağ başına gidip doğada kendi başıma yaşayayım” diyerek de kurtulamayacağınız bu sorun sizi dağdan gürül gürül akan ve tertemiz sandığınız doğal kaynak suyunu içerken bile bulabiliyor. Çünkü o kaynağa nereden plastik ve benzeri kimyasal atıkların sızdığını bilemiyorsunuz.

Bir sonraki market poşetinizi çöpe atmak üzere alırken bu bilgi aklınızda olsun…

Google DeepMind, robotlara ayakkabı bağlamayı öğretiyor

Yapay zeka ve robotlar arasındaki iletişim hızla ilerliyor ama tam anlamıyla her şeyi insan gibi yapabilen robotlara ulaşmamıza hala biraz zaman var. Bunun son kanıtı ise ayakkabı bağlamak…

Google DeepMind, robotlarından birine ayakkabı bağlamayı öğrettiğini duyurdu. Ne yazık ki robot bu konuda henüz çok iyi değil.

Aslında robotun ayakkabı bağlama becerisi çok görkemli değil. Henüz ayakkabı bağlamayı öğrenen çocuklar bile daha iyi bağcıklar atabiliyorlar. Ancak, robotun kendini kısa sürede geliştireceğini tahmin etmek zor olmasa gerek.

https://twitter.com/GoogleDeepMind/status/1834232555396018464

Google’ın bu çabası, teknoloji devlerinin evlere yardımcı olarak robotlar sokma yarışının bir parçası olarak da görülebilir. Ayakkabı bağlamak da önemli bir işlem çünkü yaşlılar veya çocuklar ayakkabı bağı konusunda sorun yaşıyorlar.

Ev işlerine yardımcı olması için satın alınan bir robotun evdekilerin ayakkabılarını bağlayabilmesi pek çok yaşlı müşteriyi memnun edebilir. Ya da okula gitmek için evden çıkmaya hazırlanan çocuğun bağcıklarını bağlayan bir robot pek çok ebeveyn için cezbedici olabilir.

Google DeepMind’ın bu ayakkabı bağı konusundaki blogunu okumak isterseniz, burada bulabilirsiniz.

Cüzdanınız boşalsın istemiyorsanız, bu telefonun ekranını sakın kırmayın

Huawei’nin üçe katlanabilen telefonu Mate XT’yi satın almayı düşünüyorsanız, onu kullanırken ekstra dikkatli olmanızda yarar var. Çünkü ekranınız kırılırsa, telefonun zaten pahalı olan fiyatının yarısı kadar daha ödeme yapmanız gerekecek.

Huawei, dünyanın ilk çift menteşeli, üçe katlanabilen telefonunun yedek parça maliyetlerini açıkladı ve fiyatların şaşırtıcı olmasa da inanılmaz olduğu söylenebilir.

Mate XT Ultimate Design fiyatları yaklaşık 2.800 dolardan başlıyor, ancak katlanabilir ekranı onarım gerektirecek kadar hasar görürse, yedek OLED panel için 1.123 dolar ödemeniz gerekecek.

Ancak bu fiyat için Huawei’nin hasarlı ekranı ücretsiz olarak geri dönüştürmesine izin vermeniz gerekiyor. Eğer bu teklifi reddederseniz, Mate XT’in ekranını yenilemek için 9.799 yuan veya 1.376 dolar ödemeniz gerekecek.

Huawei, yeni üçe katlanır telefonu için ekran onarımlarında tasarruf etmenin bazı yollarını sunuyor. Yenilenmiş bir yedek ekran yaklaşık 983 dolar ile biraz daha ucuz. Ayrıca şirket, Mate XT satın alındıktan sonraki ilk yıl içinde tek bir ekran değişimi için yaklaşık 492 dolardan başlayan ekran değiştirme sigorta planları da sunuyor. Onarım fiyatları ile karşılaştırıldığında bu miktar oldukça ucuz olsa da, sadece bir yıllık bir sigorta için oldukça yüksek olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Mate XT Ultimate Design için diğer yedek parçalar biraz daha ucuz fiyatlara sahip. Cihazın bataryası için 499 yuan (yaklaşık 70 dolar) ve kameralar için 269 ila 759 yuan (yaklaşık 38 ila 107 dolar) arasında değişen fiyatlar söz konusu. Yine de kullanıcıların, Mate XT’nin anakartına hiçbir şey olmaması için dua etmelerinde fayda var. Çünkü anakartın yedek parça değişimi için 9.099 yuan (yaklaşık 1.278 dolar) ödenmesi gerekiyor.