Dünyanın en pahalı iPhone 16’sı Türkiye’de satılacak!

Yeni iPhone 16’nın dünyanın neresinde hangi fiyata satıldığını araştıranlar, ilginç bir sonuçla karşılaşıyor. Çünkü dünyanın en pahalı iPhone 16’sı Türkiye’de satılıyor!

iPhone’ların fiyatları, ne yazık ki Apple’ın kullanıcısına hizmet / kullanım kolaylığı satma politikası nedeniyle, her zaman piyasanın en üst diliminde kaldı. Ancak bu üst düzey dilim bile, Dünyanın pek çok ülkesinde birkaç yüz dolar seviyesinde kalıyordu.

Henüz tanıtılan iPhone 16’nın ön sipariş fiyatları, ABD’de 128 GB’lık model için 800 dolar, 256 GB’lık model için 900 dolar olarak belirlendi. Ancak elbette farklı ülkelerde bu fiyatlar farklılaşacak, çünkü ülkelerin uyguladıkları gümrük vergileri ve çeşitli vergiler de bu fiyatların üzerine eklenecek.

Bu nedenle de dünyanın pek çok ülkesinde iPhone 16’ların fiyatları farklılaşıyor. Buna göre 128 GB’lık iPhone 16, dolar bazında hesaplandığında, dünyada şu fiyatlara satılacak:

  • Türkiye: 1.909 dolar
  • Brezilya: 1.396 dolar
  • Macaristan: 1.112 dolar
  • Norveç: 1.112 dolar
  • İsveç: 1.110 dolar
  • Danimarka: 1.110 dolar
  • Finlandiya: 1.103 dolar

Peki, ABD’de 1.099 dolara satılacak 256 GB’lık iPhone 16 Pro Max, Dünyada hangi fiyatları görecek?

  • Türkiye: 2.936 dolar
  • Brezilya: 2.238 dolar
  • Hindistan: 1.725 dolar
  • Danimarka: 1.701 dolar
  • İsveç: 1.690 dolar
  • Norveç: 1.668 dolar
  • Macaristan: 1.668 dolar

Anlaşıldığı üzere dünyanın en pahalı iPhone’ları Türkiye’de satılacak. Ancak Danimarka ve İsveç gibi Avrupa ülkelerinde dahi ABD’nin ihraç ürünlerine koyulan gümrük vergisinin dikkat çektiğini gözden kaçırmayalım.

Ayrıca Apple’ın sunduğu ürünler ve hizmetler için istediği bu fiyatlar sadece Türkiye’de değil, ABD’de bile fazlasıyla yüksek. Rakiplerinin sunduğu ürünler bazı noktalarda daha başarılı olmasına rağmen daha düşük fiyat etiketine sahipken, aslında Apple’ın yüksek fiyat politikasıyla piyasadaki teknoloji fiyatlarını yukarı çekmesiyle, rakipler için de daha yüksek fiyat etiketleri koyabilmesinin önünün açıldığını, dolayısıyla tüm tüketicilerin Apple’ın yüksek fiyatlarından zarar gördüğünü de düşünüyoruz…

Evden çalışma hakkında çok konuşulacak yeni bir araştırma daha

Pandemi sırasında yoğunlaşan evden çalışma sistemi hakkında çarpıcı bir araştırmanın sonuçları ortaya çıktı. Araştırmaya göre bakın, bu yeni düzen çalışanları nasıl etkiledi?

Evden çalışma, dünyanın dört bir yanındaki insanlar için son derece popüler bir seçenek olmaya devam ederken, yeni bir araştırmaya göre büyük çoğunluk (%83) ofis ya da saha yerine hibrit/uzaktan çalışma ortamlarında kendilerini daha üretken hissettiklerini belirtiyor.

Zoom’un bilgi çalışanlarına odaklanan bir anketi, birçok şirketin Covid sonrası uzaktan çalışma eğiliminin devam edeceğini doğruluyor gibi görünüyor. Liderlerin %50’si son iki yılda daha esnek çalışma tarzlarını uygulamaya koyduklarını ve %82’si bunu gelecekte de sürdürmeyi planladıklarını söylüyor.

Mesafeye rağmen, hibrit çalışanlar ekiplerine ve yöneticilerine daha bağlı hissettiklerini bildiriyor; yüz yüze çalışanların %72’sine kıyasla %82’si daha iyi bir bağ hissettiklerini söylüyor.

Ankete katılan BT liderlerinin neredeyse tamamı (%94) kurumlarında yapay zeka kullandıklarını doğruluyor ve bunların %84’ü bunun üretkenliği olumlu yönde etkilediğini söylüyor.

Bununla birlikte, çalışanların yaklaşık üçte ikisi (%64) özellikle üretken yapay zekanın işlerini yapmalarına yardımcı olduğunu belirtti, bu da işgücünün önemli bir kısmının hala teknolojiyi tam olarak benimsemediği anlamına geliyor.

Bununla birlikte, ankete katılanların çoğu, kuruluşlarının teknolojisinin ve uzaktan çalışma araçlarının iyileştirilmesi gerektiği konusunda hemfikir ve %75’i mevcut kurulumlarının yetersiz olduğunu düşünüyor.

Araştırmayı kim finanse etti?

Öte yandan bu araştırmanına “Zoom” için hazırlandığını da unutmamak gerekiyor. Veriler her ne kadar bu konu hakkındaki tartışma için bir fikir veriyor olsa da, varlığını insanların uzaktan çalışmasına borçlu olan Zoom gibi uygulamaların, “evden çalışmak şirketlere zarar ettiriyor” gibi bir sonuç verecek araştırmayı finanse etmeyebileceğinin de farkında olmamız önemli. Bu tür pazar araştırmalarında, araştırmanın finansörünün kim olduğuna da dikkat etmek gerekiyor.

Keneler şimdi de zombi virüsü mü yayıyor?

İnsanoğlu minicik kenelerden çektiğini, ne arsız arsız vızıldayarak uykumuzu bozan sivrisineklerden ne de utanmazca bütün dünyaya yayılmış etli etli çirkin ve kocaman hamamböceklerinden çekmemiştir. Bilim insanları şimdi kenelerle yayılan yeni bir virüs keşfetti.

Kenelerin sinsice ve fark ettirmeden deri altına kafasını sokup günlerce bir insanın kanını emmesi, sonunda kurbanın ölümcül Kırım Kongo Kanamalı Ateş hastalığına yakalanmasına bile sebep olabiliyor. Dolayısıyla hepimiz kenelerden çekiniyoruz.

Ancak kenelerin daha da büyük bir soruna yol açabileceği keşfedildi. Doğru müdahale edildiğinde Kırım Kongo Kanamalı Ateş’ini iyileştirmek ve hastaları kurtarmak mümkün. Peki ama zombi olmaktan geri dönüş mümkün mü?

Çin’deki bilim insanları, insanları ve diğer hayvanları enfekte edebilen kene kaynaklı yeni bir virüs keşfettiklerine inanıyor. Şu ana kadar sadece bir avuç insan vakası tespit edilmiş olsa da, virüsün bizi hasta edebileceği ve potansiyel olarak beynimizi istila edebileceği görülüyor.

Bu hafta başında yayınlanan New England Journal of Medicine makalesinde ayrıntılı olarak açıklanan bulgulara göre, bu virüsün bilinen ilk kurbanı, Haziran 2019’da Jinzhou kentindeki bir hastaneye ateş, baş ağrısı ve birden fazla organda işlev bozukluğu belirtileri ile başvuran 61 yaşındaki bir adamdı. Beş gün önce, İç Moğolistan’daki (Kuzey Çin civarında) bir sulak alan parkını ziyaret ederken keneler tarafından ısırılmıştı. Ayrıca ilk antibiyotik tedavisine yanıt vermemiş, bu da viral bir enfeksiyonun sorumlu olduğunu göstermişti.

Bilim insanları hastanın kanını test ettiklerinde daha önce hiç görülmemiş bir viral etkenle karşılaştılar. Yeni nesil genetik dizileme, gizemli virüslerinin Nairoviridae ailesindeki orthonairovirus cinsine ait olduğunu ve Kırım-Kongo kanamalı ateş virüsü gibi diğer kene kaynaklı virüslerle yakın akraba olduğunu ortaya çıkardı. Buldukları virüse Sulak Alan virüsü ya da WELV adını vermeye karar verdiler.

Beyin enfeksiyonu yapan virüs

WELV hastaları ateş, şişmiş lenf düğümleri ve baş dönmesi gibi çeşitli spesifik olmayan semptomlar yaşama eğilimindeydi. Bu hastaların bazılarında doku hasarı ve kan pıhtılaşması belirtileri görüldü ve bir hasta hastalığı nedeniyle komaya girdi. Bu hastada ayrıca nörolojik enfeksiyon belirtileri görüldü ve omurilik sıvısında beyaz kan hücreleri arttı. Neyse ki tespit edilen tüm hastalar sonunda iyileşti. Ancak araştırmacılar farelere ilk hastalarından ve kenelerden topladıkları WELV suşlarını verdiklerinde, virüsün beyne ulaşabildiğini ve bu hayvanlarda ölümcül enfeksiyonlara neden olduğunu gördüler.

Özet olarak söylemek gerekirse, kene gördüğünüz yerden koşarak kaçın. Ancak, buldukları her virüsle biyolojik silah geliştirmek için koşa koşa laboratuvarlara kapanan silah endüstrisi bu yeni keşfedilen virüsü geliştirerek gerçekten zombi virüsü üretebilir mi? Bu fantastik soru da aklımızın bir köşesinde kalsın.

Apple Watch Ultra 3 ve Watch SE 3 bekletmeye devam edecek

Apple, It’s Glowtime etkinliğinde Watch Series 10’u resmi olarak tanıttı. Ama herkesin beklediği Watch Ultra 3 ve Watch SE 3’ten hiç bahsetmedi. Peki, bu iki Apple Watch modeli ne zaman gelecek? Görünüşe bakılırsa çok yakında değil…

Geçtiğimiz gün It’s Glowtime etkinliğinde Apple, yeni Watch Series 10’u tanıttı. Ama yeni Apple Watch Ultra ve Apple Watch SE hakkında bir açıklama yapılmadı.

Ve şimdi analist Ming-Chi Kuo Apple Watch Ultra ve Apple Watch SE’nin bir sonraki yinelemelerini görmek için 2025’e kadar beklememiz gerektiğini söylüyor. Kuo, Apple Watch Ultra 3 ve Apple Watch SE 3’ün 2025’te piyasaya sürüleceğini iddia ediyor.

Apple’ın bu yıl Apple Watch Ultra 3 hakkında herhangi bir duyuru yapmaması ve iki yıllık bir geleneği bozması şaşırtıcı bir gelişmeydi. Bunun yerine Apple, mevcut Apple Watch Ultra 2’yi yeni bir Saten Siyah renk kaplaması ve titanyum Milanese halka kayışı sunarak güncelledi. Yazılım geliştirmeleri de watchOS 11 aracılığıyla Ultra 2’ye sunulurken, uygun Apple Watch modelleri 16 Eylül tarihinde güncellemeyi alacak.

Apple Watch Ultra 2’nin fiyatı da sabit kaldı. Yeni siyah titanyum sürümünü ve yenilenen kayışları artık ön siparişe açıldı ve 20 Eylül’de teslim edilmeye başlanacak.

ASUS Türkiye, Zenbook S 14 AI PC’sini Türkiye’de ön satışa çıkardı

ASUS Türkiye, sınıfındaki en ince ve en taşınabilir 14 inçlik ASUS AI PC’lerden biri olan ve performansı sofistike bir şekilde harmanlayan Zenbook S 14’ü (UX5406) Türkiye’de ön satışa çıkardı.

ASUS Türkiye, sınıfındaki en ince ve en taşınabilir 14 inçlik ASUS AI PC’lerden biri olan ve performansı sofistike bir şekilde harmanlayan Zenbook S 14’ü (UX5406) Türkiye’de ön satışa çıkardı.

ASUS, IFA 2024’te tanıtılan, sınıfındaki en ince ve en taşınabilir 14 inçlik ASUS AI PC’lerden biri olan ve performansı sofistike bir şekilde harmanlayan Zenbook S 14’ü (UX5406) Türkiye’de ön siparişe açtı. ASUS E-Store üzerinden ön sipariş edilebilen Zenbook S 14’ün fiziki satış ve teslimatları ise 24 Eylül’de gerçekleştirilecek. Zenbook S 14, ASUS E-Store’da ön siparişe özel 69.999 TL’den başlayan fiyatlarla satın alınabiliyor.

“İki yıl içinde tüm notebook kategorisinin en az yüzde 60’ı AI PC olacak”

ASUS’un gelecek AI vizyonu hakkında açıklamalarda bulunan ASUS Ortadoğu, Türkiye ve Afrika Bölge Müdürü Aaron Tsai, 2026 yılının sonunda tüm notebook pazarının yüzde 60’ının AI PC’lerden oluşacağını ve ASUS’un bu değişime en hızlı ayak uyduran marka olduğunu belirtti. Tsai, “ASUS olarak Türkiye pazarına büyük önem veriyoruz. Türk tüketicisinin en son teknolojik gelişmeleri yakından takip ettiğini ve talep ettiğini biliyoruz. Bu nedenle tüm yeni ürünlerimizi ilk olarak Türk tüketicisiyle buluşturmayı hedefliyoruz. Bunun ilk örneği ilk Co-Pilot PC’miz ASUS Vivobook S 15… ASUS olarak gerçek yapay zekalı notebook’ları diğer tüm markalardan önce Türk tüketicisiyle buluşturduk. Bu strateji ışığında Intel Core Ultra 9 işlemcili yeni ASUS Zenbook S 14 modelimizi bugün itibariyle ön siparişe açtık.” dedi. Sözlerini ASUS’un gelecek vizyonuyla sürdüren Tsai, “Yenilikleriyle sektöre öncülük eden bir markayız ve bu geleneği sürdürmek istiyoruz. Yapay zekâ destekli dizüstü bilgisayar pazarının önümüzdeki yıllarda çok daha fazla büyüyeceğini öngörüyoruz. Önümüzdeki dönemde tüm notebook kategorisinin en az yüzde 60’ının bu yeni işlemciye sahip notebooklardan oluşacağını düşünüyoruz ve tüm stratejimizi buna göre şekillendiriyoruz,” diyerek sözlerini tamamladı.

ASUS Zenbook S 14 Özellikleri Neler?

Zenbook S 14, Intel Core Ultra 9 işlemci (Seri 2) ve Intel Arc GPU içeriyor ve yapay zeka noktasında 48 NPU TOPS’a kadar performans sunuyor. CNC frezeleme, sessiz ortam soğutma sistemine ince bir buhar odasının entegre edilmesini sağlıyor. Bu özellikler minimum gürültü ile 28 watt’a kadar CPU TDP performansı sağlıyor. İşlevsel tasarımda özel bir Copilot tuşu ve akıllı hareketleri destekleyen genişletilmiş 16:10 kesintisiz dokunmatik touchpad bulunuyor.

3K 120 Hz ASUS Lumina OLED ekran ve güçlü dört hoparlörlü ses sistemi, sinematik deneyim sağlayarak ilgi çekici eğlence sunuyor. Güvenlik, Microsoft Pluton güvenlik işlemcisi ile sağlanıyor ve yeni Windows passkeys özelliği kimlik doğrulama verilerini güvenli bir şekilde saklıyor. AiSense IR kamera sistemi tarafından desteklenen biyometrik güvenlik ve gizlilik özellikleri arasında otomatik oturum açma ve kapatma için yüz tanıma, Uyarlanabilir Kilit ve Uyarlanabilir Karartma yer alıyor.

ASUS Zenbook S 14 Tasarımı Nasıl?

Zenbook S 14, dayanıklılık ve şık bir tasarım amaçlanarak geliştirilen ASUS Ceraluminum malzemesini içeriyor. Bu malzemenin renklerini, dokusunu ve sertliğini 4 yıl boyunca geliştiren ASUS, en son CNC teknolojisini kullandığını belirttiği Zenbook S 14 ile oldukça ince bir tasarıma da imza atmış. 1.1cm’lik kalınlıkta olan Zenbook S 14, bu yönüyle ince ve kompakt 14 inç dizüstü bilgisayarladan biri olurken, yüksek performans ve taşınabilirliğe olan bağlılığı da vurguluyor. CNC işleme, klavyenin üzerindeki özel geometrik ızgara tasarımını ve genişletilmiş dokunmatik yüzey alanını da yaratıyor. Dizüstü bilgisayar, Zumaia Gri ve İskandinav Beyazı olmak üzere doğadan ilham alan 2 renk seçeneğiyle sunuluyor.

Yapay zeka ne kadar dost, ne kadar düşman olacak?

Yapay zeka (AI) son günlerde heyecan verici gelişmeler ile her sektöre yeni bir bakış açısı kazandırmaya başladı. Bu sektörlerden biri de siber güvenlik. ESET Türkiye COO’su ErkanTuğral yapay zekada gözlemlenen gelişmeleri dijital güvenlik penceresinden yorumladı.

Büyük dil modelleri (LLM’ler), dünyanın dört bir yanındaki yönetim kurulu odalarının yapay zekâ konuşmalarıyla çalkalanmasının nedeni olabilir ancak teknoloji yıllardır başka şekillerde iyi bir biçimde kullanılıyor. ESET, yapay zekâyı ilk olarak çeyrek asır önce makro virüslerin tespitini iyileştirmek amacıyla kullanmaya başladı. Günümüzde güvenlik ekipleri, üç ana etken sayesinde etkili yapay zekâ tabanlı araçlara her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyor:

1) Yeni Yetenek eksikliği sert bir şekilde vurmaya devam ediyor: Son sayıma göre, Avrupa’da 348.000 ve Kuzey Amerika’da 522.000 olmak üzere dünya genelinde yaklaşık dört milyon siber güvenlik uzmanı açığı bulunuyor. Yapay zekâ 7 gün 24 saat çalışabilir ve güvenlik uzmanlarının gözden kaçırabileceği kalıpları tespit edebilir.

2) Tehdit aktörleri çevik, kararlı ve iyi kaynaklara sahip: Siber güvenlik ekipleri eleman bulmakta zorlanırken rakipleri de güçlenmeye devam ediyor. Bir tahmine göre, siber suç ekonomisi 2025 yılına kadar dünyaya yıllık 10,5 trilyon dolara mal olabilir. Tehdit aktörleri, saldırı başlatmak için ihtiyaç duydukları her şeyi hazır “hizmet olarak” teklifler ve araç setleri halinde bulabiliyorlar.

3) Riskler hiç bu kadar yüksek olmamıştı: Dijital yatırımlar yıllar içinde arttıkça sürdürülebilir büyümeyi ve rekabet avantajını desteklemek için BT sistemlerine olan güven de artmıştır. Ağ savunucuları, siber tehditleri önleyemez ya da hızla tespit edip kontrol altına alamazlarsa kurumlarının büyük mali ve itibar kaybına uğrayabileceğini biliyor. Günümüzde bir veri ihlalinin maliyeti ortalama 4,45 milyon dolar. Ancak hizmet kesintisi ve veri hırsızlığı içeren ciddi bir fidye yazılımı ihlali bunun çok daha fazlasına mal olabilir. Bir tahmine göre sadece finans kurumları 2018’den bu yana hizmet kesintisi nedeniyle 32 milyar dolar kaybetti.

Yapay zekâ güvenlik ekipleri tarafından gelecekte nasıl kullanılabilir?

Tehdit istihbaratı: LLM destekli GenAI asistanları, analistler için temel noktaları ve eyleme geçirilebilir çıkarımları sade bir İngilizce ile özetlemek için yoğun teknik raporları analiz ederek karmaşık olanı basitleştirebilir.

Yapay zekâ asistanları: BT sistemlerine yapay zekâ “yardımcı pilotları” yerleştirmek, kuruluşları saldırıya maruz bırakacak tehlikeli yanlış yapılandırmaları ortadan kaldırmaya yardımcı olabilir. Bu, bulut platformları gibi genel BT sistemleri için olduğu kadar güvenlik duvarları gibi karmaşık ayarların güncellenmesini gerektirebilecek güvenlik araçları için de işe yarayabilir.

SOC üretkenliğini güçlendirmek: Günümüzün Güvenlik Operasyon Merkezi (SOC) analistleri, gelen tehditleri hızla tespit etmek, yanıtlamak ve kontrol altına almak için büyük bir baskı altında. Saldırı yüzeyinin büyüklüğü ve uyarı üreten araçların sayısı çoğu zaman bunaltıcı olabiliyor. Bu, analistler zamanlarını yanlış pozitiflerle harcarken meşru tehditlerin radara yakalanmadığı anlamına gelir. Yapay zekâ, bu tür uyarıları bağlamsallaştırarak ve önceliklendirerek ve hatta muhtemelen küçük uyarıları çözerek yükü hafifletebilir.

Yeni tespitler: Tehdit aktörleri taktiklerini, tekniklerini ve prosedürlerini (TTP’ler) sürekli olarak geliştirmektedir. Ancak yapay zekâ araçları, risk göstergelerini (IoC’ler) kamuya açık bilgiler ve tehdit yayınlarıyla birleştirme yaparak en yeni tehditleri tarayabilir.

YZ siber saldırılarda nasıl kullanılıyor?

Sosyal mühendislik: GenAI’ın en belirgin kullanım alanlarından biri, tehdit aktörlerinin büyük ölçekte son derece ikna edici ve neredeyse gramatik olarak mükemmel kimlik avı kampanyaları oluşturmasına yardımcı olmak.

BEC ve diğer dolandırıcılıklar: GenAI teknolojisi bir kez daha, belirli bir kişi ya da kurumsal kişiliğin yazı stilini taklit etmek, kurbanı kandırarak para havalesi yaptırmak ya da hassas verileri teslim etmesini sağlamak için kullanılabilir. Deepfake ses ve video da aynı amaçla kullanılabilir.

Dezenformasyon: GenAI, etki operasyonları için içerik yaratma işinin ağır yükünü de ortadan kaldırabilir. Yakın tarihli bir rapor, Rusya’nın bu tür taktikleri halihazırda kullandığı konusunda uyarıda bulundu ki bu taktikler başarılı bulunursa geniş çapta tekrarlanabilir.

YZ‘nin Sınırları

İyi ya da kötü, yapay zekanın şu anda sınırlamaları var. Yüksek yanlış pozitif oranları verebilir ve yüksek kaliteli eğitim setleri olmadan etkisi sınırlı olabilir. Çıktıların doğruluğunu kontrol etmek ve modellerin kendilerini eğitmek için genellikle insan gözetimi de gerekli. Tüm bunlar, AI’ın ne saldırganlar ne de savunmacılar için sihirli bir değnek olmadığı gerçeğine işaret ediyor.

WhatsApp’ta keşfedilen bir hata, gizliliğinizi tehdit ediyor

WhatsApp’taki bir hata nedeniyle, mesajların bir kez görüntülendikten sonra yok olmasını sağlayan “Bir Kez Görüntüle” özelliğini aşmak mümkün. Üstelik hacker’lar bu yöntemle özel mesajlara da ulaşabiliyor. Peki bu nasıl oluyor?

WhatsApp’taki önemli bir gizlilik özelliğinin, iki milyar kullanıcısını hassas veri sızıntısı riskiyle karşı karşıya bırakan endişe verici bir güvenlik açığına sahip olduğu tespit edildi.

Güvenlik şirketleri, WhatsApp’ın mesajların kaybolmasını sağlayan “View Once” özelliğindeki bir hata buldu. Bir kullanıcı birine View Once (görüntülenince otomatik olarak silinen) mesajı gönderdiğinde, bu mesaj alıcı tarafından görüntülendikten saniyeler sonra kayboluyor. Ayrıca, alıcının mesajı iletmesi ya da kaydetmesi engelleniyor, ekran görüntüsü alınması da mümkün değil.

Bu özelliğin yalnızca mobil platformlarda kullanılabiliyor. Masaüstü uygulamasını açan ya da tarayıcı üzerinden WhatsApp’ı açan kullanıcılar genellikle “Bir kez görüntülenen bir mesaj aldınız. Daha fazla gizlilik için bunu yalnızca telefonunuzda açabilirsiniz” mesajı görüyor.

Bir kez değil, istediğiniz kadar görebilirsiniz

Ancak güvenlik araştırmacıları, bu korumayı aşmanın ve mesajı yalnızca masaüstünde / tarayıcıda görüntülemenin değil, aynı zamanda kaydetmenin de bir yolu olduğunu söylüyor.

Bu yöntemin nasıl işlediği, elbette insanların mağdur olmaması için medyaya açıklanmadı. Ancak açık konusunda WhatsApp’a bilgi verildi. WhatsApp kısa süre sonra bu açığı yamayacağını belirtti. Ancak o zamana kadar güvenmediğiniz kişilere hassas bilgiler içeren “bir kez göster” mesajları göndermemenizi tavsiye ediyoruz.

Çin radarından, piramitlerin tepesinde ilginç keşif

Çin’in yeni radarı, Mısır’daki piramitlerin üzerinde çok ilginç bazı atmosfer fenomenleri keşfetti. Peki piramitlerin hangi sırrı Çin’in radarına takıldı?

Atmosferin üst kısımları sıra dışı olaylarla dolu ve iletişim/navigasyon hizmetleri için önemli olanlardan biri de ekvatoral plazma kabarcıklar (EPB’ler). Peki bu kabarcıkların piramitlerle nasıl bir bağlantısı var?

EPB’ler alçak enlemlerde, genellikle gün batımından sonra oluşan aşırı ısınmış gazın sıcak cepler oluşturması anlamına geliyor. Henüz tam olarak anlaşılmamış olan bu kabarcıklar, Dünya’nın uzay bağlantısını etkilediğinden, ne olup bittiğini bilmek önemli.

Mısır üzerinde devasa bir plazma kabarcığının bulunması, başlı başına büyük bir haber değil, zira ülkenin lokasyonu gereği bu normal bir durum. Bu EPB’lerden her yıl onlarcası bu bölgede oluşur. İlginç olansa kabarcığın gözlemlendiği yer. Gözlemler genellikle küresel bir bakış açısı elde etmek için uzaydan yapılır. Ayrıca yerden de yapılabilir, ancak yerin eğriliği nedeniyle radar, ufkun altındaki hedefleri görmekte zorlanabilir.

Şimdi, Çin Bilimler Akademisi’ndeki araştırmacılar, Güney Çin Denizi’ndeki Hainan adasından, 8.000 kilometre (4.970 mil) uzaklıktaki Mısır üzerindeki kabarcıkları tespit edebiliyor.

Çin bir süre önce Düşük Enlem Uzun Menzilli İyonosferik Radar (LARID) inşa etti. Bu, plazma kabarcıkları tarafından oluşturulan düzensizlikleri gözlemleyebilen bir radar sistemi. Tıpkı radyo yayınlarının iyonosferin plazmasından yansıtılarak dünyaya gönderilebilmesi gibi, radar sinyalleri da aynı şekilde gönderilebilir. LARID’in yeteneği, sinyalleri geri alıp bunları plazma kabarcıkları tarafından oluşturulan varyasyon olarak yorumlamak…

Bu nedenle Giza üzerindeki kabarcık yeni bir şey değil, ancak Çin’den gelen gerçek zamanlı değişiklikleri görmek olağanüstü. Araştırmacılar, bu tür radarların bir ağının oluşturulmasının bu olayların izlenmesi için devrim niteliğinde olabileceğini öne sürüyorlar.

Yeni radarlar mı inşa edilecek?

Bilim insanlarına göre, sonuçlar, gelecekte üç ila dört radardan oluşan bir düşük enlem OTH [Ufkun Üzerinden] radar ağı kurmak gerekebilir. Böylece gerçek zamanlı olarak küresel EPB görüntüleri elde etme yeteneği kazanabiliriz.

EPB’ler mevsimden mevsime, biraz da hava gibi değişir. Ancak havadan farklı olarak, güneş aktivitesinden de etkilenirler. Konum, boyut ve zamanlama gibi birden çok özellik açısından bunları tahmin etme yeteneği, uyduların yaşadığı büyük kesintileri azaltmak için çok önemli olabilir.

Öte yandan, dünyada başka sıcak çöller de bulunmasına rağmen, neden piramitlerin bulunduğu çölde dünyanın en büyük EPB’lerinin oluştuğu da bir soru işareti oluşturuyor. EPB’lerin oluşumuyla piramitlerin bağlantısı şu anda bilinmiyor ancak yakında bazı bilim insanları bunları araştırmaya başlayabilir.

PS5 Pro’nun gücünü kullanacak ilk oyunlar açıklandı

PS5 Pro tanıtıldı ancak henüz bu cihazın yüksek performansını yansıtacak yeterince oyun yok. Ancak bazı PS5 oyunları için yükseltme çalışmaları çoktan başladı bile. Peki Ps5 Pro’nun gücünü kullanacak ilk oyunlar hangileri olacak? Oyunların PS5 Pro için geliştirildiğini nasıl anlayacağız?

Yıllar süren söylenti ve sızıntıların ardından PlayStation 5 Pro nihayet resmi olarak tanıtıldı ve beklendiği gibi büyük bir donanım yükseltmesi söz konusu.

Yeni cihaz, oyunlar için %45’e kadar daha hızlı işlemci gücü sağlayacak ve bu da yeni oyunların daha güçlü özelliklere sahip olması anlamına gelecek.

Sony’ye göre birçok oyun PS5 Pro’nun gücünden yararlanacak ve birçok geliştirici PS5 Pro’nun özelliklerini kullanmak için oyunlarına ücretsiz yamalar sunacak. Geliştirilmiş PS5 Pro performansı sunan oyunlar, yeni bir ‘PS5 Pro Enhanced’ etiketiyle açıkça etiketlenecek. Bu etiket oyunların mağaza sayfalarında veya fiziksel kutularında da net şekilde görünecek.

Hem Sony hem de üçüncü taraf geliştiricilerin oyunlarını içeren bir dizi PS5 Pro Enhanced oyunu şimdiden onaylandı. Muhtemelen yakında daha da fazla uyumlu oyun onaylanacaktır. Şimdilik onay almış oyunlar şunlar:

  • Alan Wake 2
  • Assassin’s Creed: Shadows
  • Demon’s Souls
  • Dragon’s Dogma 2
  • Final Fantasy 7 Rebirth
  • Gran Turismo 7
  • Hogwarts Legacy
  • Horizon Forbidden West
  • Marvel’s Spider-Man 2
  • Ratchet & Clank: Rift Apart
  • The Crew Motorfest
  • The First Descendant
  • The Last of Us Part 2 Remastered

PS5 Pro ayrıca bazı PS5 oyunlarıyla ve 8.500’den fazla PS4 oyunuyla uyumlu olacak. PS5 Pro, Game Boost özelliğini de sunacak.

PS5 Pro Game Boost nedir?

PS5 Pro Game Boost, desteklenen oyunların performansını dengeleyecek veya iyileştirecek, bu da daha yoğun eski sürümler için bir avantaj anlamına geliyor. Gelişmiş Görüntü Kalitesi özelliği de belirli PS4 oyunları için mevcut olacak ve genel çözünürlüklerini iyileştirecek.

2024 yazı, yeni ve korkutucu bir rekorla veda ediyor

2024 yılının sıcak yaz aylarını geride bıraktık. Ama bu yıl da, tıpkı geçen yıl olduğu gibi, korkutucu yeni rekoruyla hatırlanacak gibi görünüyor.

Avrupa Birliği’nin Copernicus İklim Değişikliği Servisi’nin bildirdiğine göre, Kuzey Yarımküre kayıtlara geçen en sıcak yaz mevsimini yaşadı ve hatta geçtiğimiz yılın rekor kıran yazını da geride bırakarak yeni rekorlara imza attı.

Bu yıl yaşanan kavurucu sıcaklıklar, 1850’de kayıtların tutulmaya başlanmasından bu yana 2024’ün en sıcak yıl olma yolunda ilerlemesini sağladı ve potansiyel olarak şimdiden 2023’ü zirveden indirdi. Sıcaklıklar, Sanayi Devrimi ile birlikte fosil yakıtların yakılmasından kaynaklanan sera gazı emisyonlarının artmasından bu yana istikrarlı bir şekilde artıyor ve verilerde açık bir artış eğilimi görülüyor.

Copernicus İklim Değişikliği Servisi tarafından yapılan açıklamada, “Bu yaz tanık olduğumuz sıcaklıkla ilgili aşırı olaylar, sera gazı emisyonlarını azaltmak için acil önlem almazsak insanlar ve gezegen için daha yıkıcı sonuçlarla daha da yoğunlaşacak” denildi.

Ne yazık ki yaz mevsimlerinin giderek daha fazla ısınmasının pek çok farklı konuda negatif etkileri olabiliyor. Olimpiyat sporcuları, bu yıl Paris’te sıcaklığın performanslarını etkilemesi ve sağlık riskleri oluşturması konusunda endişelerini dile getirdiler ve birçok takım Olimpiyat Köyü’ne kendi klimalarını getirmeyi tercih etti. Ancak belki de Olimpiyatlardan daha önemli bir şekilde, sıcak hava dalgaları sırasında klima için elektrik talebindeki artışlar elektrik faturalarını artırabiliyor, elektrik şebekelerini strese sokabiliyor ve yaz aylarında daha fazla elektrik kesintisine neden olabiliyor.

Elbette insanların vücutlarını daha güvenli olan sıcaklıklara düşürememeleri durumunda ısı yorgunluğu sıcak çarpmasına ve hatta ölüme yol açabiliyor. ABD’de 2016’dan bu yana sıcaklığa bağlı ölümler arttı ve geçtiğimiz yıl 2.325 ile zirveye ulaşmıştı. Dünya genelinde de aynı eğilim görülüyor ve bunun ne kadar büyük bir sorun olduğunu gösteren bir diğer örnekte, Haziran ayında Mekke’de hac sırasında sıcaklıkların 49 santigrat dereceye ulaşmasıyla en az 1.300 kişi hayatını kaybetti.

Copernicus’un analizinde kullandığı veri seti yalnızca 1940’a kadar uzanıyor. Ancak eski ağaç halkalarındaki işaretleyicileri kullanan yakın zamanda yayınlanan diğer bir araştırma, 2023 yazının Kuzey Yarımküre için muhtemelen en az 2.000 yıldır en sıcak yaz olacağını bulmuştu.