Erdoğan’dan köftede ‘domuz eti’ iddialarına ilişkin açıklama

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Arnavutluk ve Sırbistan ziyaretleri sonrası uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Arnavutluk ve Sırbistan ziyaretlerinin son derece verimli ve başarılı geçtiğini kaydeden Erdoğan, “Mevkidaşlarımla zaten iyi …

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Arnavutluk ve Sırbistan ziyaretleri sonrası uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Arnavutluk ve Sırbistan ziyaretlerinin son derece verimli ve başarılı geçtiğini kaydeden Erdoğan, “Mevkidaşlarımla zaten iyi düzeyde olan ilişkilerimizi daha da güçlendirme yollarını aradık. Ayrıca işgal edilmiş Filistin toprakları ve Gazze’deki İsrail mezalimi başta olmak üzere Balkanlardaki son gelişmeler ile küresel meseleler hakkında fikir teatisinde bulunduk.” dedi.

Erdoğan, “Ziyaretimizin ilk durağı olan Arnavutluk’taki kardeşlerimize aziz milletimizin ve Türkiye’deki akrabalarının selamlarını götürdük.” diye konuştu.

“Türkiye-Arnavutluk dostluğunun sarsılmaz niteliğini teyit ettik”

Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ile Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin ikinci toplantısı vesilesiyle kapsamlı istişarelerinin olduğunu aktaran Erdoğan, ortak bildiriye ilaveten yükseköğretim, tarım, halkla ilişkiler ve medya alanlarında imzaladıkları belgelerle Türkiye-Arnavutluk dostluğunun sarsılmaz niteliğini teyit ettiklerini vurguladı.

Görüşmelerde FETÖ başta olmak üzere terör örgütleriyle ortak mücadele konusundaki kararlılıklarını bir kez daha vurguladıklarını kaydeden Erdoğan, Arnavutluk Cumhurbaşkanı Bayram Begay’la siyasi ve askeri alanlardaki ilişkileri değerlendirdiklerini aktardı.

Erdoğan, şöyle devam etti:

“Bu görüşmelerimizin ardından Diyanet İşleri Başkanlığımız ve Diyanet Vakfımız tarafından Tiran’da inşa edilen Balkanların en büyük camisi olan Namazgah Camii’nin açılışını değerli dostum Arnavutluk Başbakanı Sayın Edi Rama’yla birlikte gerçekleştirdik. Namazgah Camii, bir yandan Müslüman kardeşlerimizin ibadetlerini ifa etmeleri için ilave imkan sağlarken, diğer yandan da bir kültür merkezi işlevi görecektir. Mimarisiyle, konumuyla, 8 bin kişilik kapasitesiyle ve diğer müştemilatıyla her açıdan sembol bir eser olan camimizin açılışında emeği geçen herkese, tüm kurumlarımıza tekrar teşekkür ediyorum.”

“Savunma sanayiine yönelik konuları etraflıca görüşme fırsatımız oldu”

Erdoğan, “Bu vesileyle Arnavutluk’ta da Sayın Başbakan Edi Rama ile savunma sanayiine yönelik konuları etraflıca görüşme fırsatımız oldu. Savunma sanayii alanında Türkiye ile Arnavutluk arasında bir adımı atma fırsatımız oldu.” dedi.

“Sırbistan’la ilişkilerimizi daha ileriye taşıyacak 11 anlaşma imzaladık”

Ziyaretin ikinci ayağında Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic’in daveti münasebetiyle Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin dördüncüsünü Belgrad’da gerçekleştirdiklerini aktaran Erdoğan, “Bu vesileyle Sırbistan ile mevcut iş birliğimizi her alanda daha da geliştirme iradesini teyit ettik. İlişkilerimizi daha da ileriye taşıyacak 11 anlaşma imzaladık. İkili ticaretimizde ortak hedefimiz olan 5 milyar doları yakalamak için yapılabilecek çalışmaları ele aldık. Özellikle müteahhitlik alanında Türk iş insanlarının Sırbistan’da önemli yatırımlar gerçekleştirmeleri bizim için gurur vesilesi olmuştur. Sırbistan’ın firmalarımıza sağladığı destekten dolayı değerli dostum Sayın Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic’e memnuniyetimi ifade ettim.” diye konuştu.

“Karşılıklı turist sayılarını daha da artırmayı hedefliyoruz”

Erdoğan, “Halklarımız arasındaki münasebetlerin her geçen gün artıyor olması ayrıca sevindiricidir. Geçtiğimiz yıl 200 bini aşkın vatandaşımız Sırbistan’ı ziyaret ederken, 400 bine yakın Sırbistan vatandaşının da ülkemizi tercih etmiş olmasından memnuniyet duyuyoruz. Üzerinde çalıştığımız kimlikle seyahat imkanıyla birlikte karşılıklı turist sayılarını daha da artırmayı hedefliyoruz.” ifadelerini kullandı.

Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic ile görüşmelerinde Sancak bölgesinin iki ülke ilişkilerindeki özel konumuna da değindiklerini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

“Belgrad-Priştine diyalog sürecine desteğimizi bu vesileyle bir kez daha vurguladık. Balkanlar’da kalıcı istikrar ve huzurun sağlanması konusunda da üzerimize düşeni yapmaya hazır olduğumuzu ifade ettim. Bu düşünceyle Türkiye, Bosna Hersek, Sırbistan üçlü danışma mekanizmasına verdiğimiz önemi de teyit ettim. Gerek Arnavutluk gerek Sırbistan ziyaretimizde yaptığımız görüşmelerimizin ve aldığımız kararların hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.”

Erdoğan, genel değerlendirmelerinin ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

SORU-CEVAP

“İsrail’in Türkiye’ye yönelik attığı veya atabileceği her adımı kontrol altında tutuyoruz”

İsrail’in bu saldırganlığı kulak ardı edilemez. Şu anda biz istihbarat teşkilatımızla A’dan Z’ye İsrail’in Türkiye’ye yönelik attığı veya atabileceği her türlü adımı tabii ki kontrol altında tutuyoruz. İsrail, sadece saldırdığı Filistin ve Lübnan’ın istikrarını hedef almıyor. Oradaki yangının çevreye etkilerinin olması için de uğraşıyor. Bunları bizim göz ardı etmemiz mümkün değil. Biz bütün bunların farkındayız. Elimiz kolumuz da bağlı durmuyoruz. Elbette toplumu tehdit eden her türlü riske karşı hükümetimizin tespit ve bertaraf etme çalışmaları var.

“Kaos iştahı ile hareket edenler karşısında hep bizi bulacak”

Provokasyon peşinde koşanlar, kaos iştahı ile hareket edenler bugüne kadar hep karşısında bizi buldu. Bundan sonra da bulacak. Yalanı yok etmenin yolu doğruları bıkmadan, usanmadan söylemektir. Maalesef bazı siyasetçiler de birtakım politik çıkarlar uğruna bu algı operasyonlarına dahil olabiliyor. Hangi yola başvururlarsa vursunlar karşılarında başta istihbaratımız olmak üzere her an hükümetimizi, bizleri bulacaktır. Bunlara karşı eli kolu bağlı duran bir hükümet yok. Bunu benim milletim gayet iyi bilmelidir.

“Sokaklarımızı karıştırmaya teşebbüs edenler bedelini ağır öder”

Vatandaşlarımız sosyal medya başta olmak üzere birçok mecradaki organize yalanlara karşı son derece dikkatli olmalıdır. Her duyduklarına inanmamalı, resmî açıklamalara odaklanılmalıdır. Hep söylediğim gibi, iç cepheyi sağlam tutmak önemli. Bizim iç cephemize saldıran ve her maskeyi takabilen yapılara karşı birliğimizi müdafaa etmemiz son derece mühim. Milletimiz bunlara karşı sapasağlam durduğu müddetçe biz bunların tümüyle evelallah mücadele ederiz. Sokakları karıştırmaya teşebbüs edenleri buradan bir kez daha uyarıyorum, böyle bir hata yapmasınlar, bedelini ağır öderler.

“Biz evlatlarını yitiren annelerin feryatlarını duyuyoruz”

İnsanlığı katledenleri durdurabilmek, bunun yanında toplumların vicdanlarını harekete geçirmek için ne kadar geniş kitlelere erişebilirsek o kadar iyi. Videomuzu paylaşarak hissiyatımıza ortak olan İngiliz müzisyen Roger Waters, Yunanistan eski ekonomi bakanı Yanis Varufakis gibi isimlere de teşekkür ediyorum.

Gazze’deki soykırım herkesin önünde gerçekleşmiş ve insanlığın tarihi utançları arasındaki yerini almıştır. Bu utancın izlerini bugün İsrail denen Siyonist terör örgütünün yanında duranlar, nesiller boyunca taşıyacaktır. Bizim en son millete seslenişte yaptığımız konuşmadaki bazı başlıklar hemen İsrail yayın organlarında yer aldı. Çok rahatsız olmuşlar. Benimle ilgili İsrail gazeteleri hemen manşet atmış. Biz onlardan izin alacak değiliz tabii ki. Gereğini yaptık, Allah tesirini halk etsin. Biz evlatlarını yitiren annelerin feryatlarını duyuyoruz. Ama Siyonist İsrail’in böyle bir derdi yok. Onlar soykırıma devam edecekler. Biz de Siyonist İsrail’in işledikleri suçları dünyanın gözüne soka soka anlatacağız.

“Ülkemde terör devletlerinin yaptıklarına karşı büyük bi
r bilinç oluştu”

Gururla söylemeliyim ki, ülkemde terör devletinin yaptıklarına karşı elhamdülillah büyük bir bilinç oluştu. Bunu kalıcı kılmak için ne gerekiyorsa yapacağız. Batılı ülkelerde de bu anlayışı geliştirmemiz şart. Bizler de İsrail soykırımının hesabını sormak için hukuk ve diplomasi zemininde ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğiz. Durmak yok, bu konuda yola devam diyoruz. İletişimin tüm mecralarını kullanıyoruz. Bunu da yine başta İletişim Başkanım olmak üzere yapmaya, iletişim mecralarını etkin şekilde kullanmaya devam edeceğiz.

“Netanyahu ve çetesinin gördükleri rüyalar kabusa dönüşecek”

İsrail, Şam’ı işgal ettiği anda Suriye’nin kuzeyine gelmiş olacak. İsrail’in, birtakım hesapları olabilir ama en büyük hesap sahibi Allah’tır. Rabbimizin hesabı da muhakkak bu hesapların üzerinde bu da tecelli edecektir. Yani ayet-i kerimede Rabbimiz ne buyuruyor? En büyük hesap edici O’dur. Onlar hesapları yaparlar ama Allah’ın hesabını hiçbir zaman tutturamazlar. Netanyahu ve çetesinin gördükleri rüyalar kabusa dönüşecek. Filistin özgür olacak, Lübnan özgür kalacak. Kanlı ellerini uzattıkları her toprak parçasında, vatanlarını savunan yiğitlerin haklı ve soylu direnişi ile karşılaşacaklar. Zafer muhakkak sabredenlerin olacak.

“Suriye’de de acil ve kalıcı bir barışı savunacağız”

Suriye çok acılar çekti. Onlara yenilerinin eklenmesine insanlık karşı çıkmalıdır. Suriye’deki iç savaşın başından beri, Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılı olduğumuzu dile getirdim. Suriye’nin egemenliğini korumak için diplomatik yolların tümünü kullandık. Türkiye’nin attığı her adım, bölgedeki gerilimi azaltmaya, çözüm arayışlarına zemin hazırlamaya yönelik oldu.

Bugün de diplomatik kanalların etkin kullanımı çatışmanın tırmanmasını engelleyebilir. Barışı ve huzuru katleden bir canavara dönüşen İsrail, karşısında insanlığı bulmalıdır. Biz Suriye’nin birliğini yeniden sağlaması, barışa ve huzura ulaşması için çalışmaya devam edeceğiz. Suriye’de adil, onurlu, kalıcı ve kuşatıcı bir barış ikliminin oluşması için çabalarımızı artıracağız. Biz, her yerde olduğu gibi Suriye’de de acil ve kalıcı bir barışı savunacak, barışın yanında duracağız.

“İsrail, küresel barışa yönelik en somut tehdittir”

İsrail, bölgesel ve küresel barışa yönelik en somut tehdittir. Bu tehdidi dünya barışını koruma görevini üstlenenler sonlandırmalı ve barışı muhafaza etmelidir. Suriye’deki iç savaşın başından beri Rusya’nın atacağı adımları dikkatle takip ediyoruz. Çünkü Rusya, Suriye’yle müşterek hareket ediyor. İran’la ilgili konuda da Rusya, İran, Suriye, bütün bu üçlü mekanizma birlikte hareket ediyor. Diğer tarafta ise Amerika, İngiltere, Almanya’dan oluşan koalisyon güçleri bulunuyor.

Koalisyon güçleri PKK/YPG terör örgütünü hamiliğine soyunmuş durumda. Suriye’nin toprak bütünlüğüne karşı en büyük tehdit oluşturan bu duruma karşı Rusya, İran ve Suriye’nin daha etkili tedbirler alması elzemdir. Benzer şartlar Irak’ta da yaşanmaktadır. Bu nedenle, bir yanda İsrail’in savaşı tüm bölgeye yayma çabaları, diğer yanda terör örgütlerinin bölücü ve yıkıcı faaliyetleri ortadayken, küçük çıkar hesaplarını bir kenara bırakarak dayanışma içinde bölgeyi kurtarmamız lazım. Yükümüz ağır, işimiz çok.

Yunanistan ile deniz yetki alanlarının belirlenmesi

2023 seçimleri sonrası Yunanistan ile Türkiye arasındaki mevcut kronik sorunu nitelikli bir müzakere yoluyla çözebilir miyiz diye bir anlayış başladı. Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis’le birlikte bu sürece siyasi destek verdik ve Dışişleri Bakanlığımız bu konuyla ilgili kapsamlı bir çalışma başlattı. Sorunların tanımlanması, içeriğinin çizilip ortaya konması, belli çözümlerin bulunması konusunda iki tarafta da irade olması önemli.

Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan Yunanistan’a gidecek, bu konularla ilgili görüşmeler yapacak. Tüm bu konuları, Ege ile ilgili bütüncül yaklaşımımız temelinde görüşeceğiz.

“İyi komşuluk esası iki ülkeye de kazandıracak formülün anahtarıdır”

Türkiye ile Yunanistan tarihsel bağları bulunan iki komşu ülkedir. İyi komşuluk esası iki ülkeye de kazandıracak formülün anahtarıdır. Türkiye ile Yunanistan ilişkileri, bu esas ekseninde inanıyorum ki daha güzel günlere doğru ilerliyor. Biz, başından beri iki ülkenin gündemindeki meselelere çözüm odaklı yaklaşıyoruz. “Çözüm iradesini iki ülke ortaya koyabilir ve sorunları geride bırakabilir” diyoruz.

Deniz ve hava sahası yetki alanlarının uluslararası hukuka uygun olarak belirlenmesini öteden beri istiyoruz. Bölge ülkeleri olarak ancak diyalog ve iş birliğiyle güvenlik ve istikrarı artırabilir, çatışma risklerini azaltabiliriz. Biz hakkaniyetin peşindeyiz. Kimsenin toprağında gözümüz olmadığı gibi, hakkımızı sonuna kadar muhafaza etme kararlılığımız da tamdır.

MHP Genel Başkanı’nın DEM Parti Eş başkanlarının elini sıkması

Ortada net ve kararlı bir biçimde uzatılan bir el var. Biz Sayın Bahçeli’nin ortaya koyduğu tavrı ülkemizin demokrasi mücadelesi için olumlu ve anlamlı buluyoruz. Sayın Bahçeli, Türkiye’nin siyasi yapısında uzlaşma ve diyalog çağrısının önemine burada bir vurgu yapıyor. Dolayısıyla Sayın Bahçeli’nin bu attığı adım, bir kenara konulamaz. Biz yıllardır bunu dile getiriyoruz.

“Bahçeli’nin attığı adım çok çok önemli bir adımdır”

Sayın Bahçeli’nin özellikle attığı bu adım bana göre çok çok önemli bir adımdır. Sayın Bahçeli’den böyle bir adım beklemeyenler olabilir. Ama biz kıdemli bir siyasetçi olarak Sayın Bahçeli’nin böyle bir adımı atmasını garipsemedik. Önemli bir adım olarak gördük. Temennimiz odur ki bundan sonraki süreçte de bu adımları atanların sayısı çoğalsın. Bu adımları atanların sayısı çoğaldıkça da inşallah yeni Anayasa konusunda toplumsal mutabakatın tabanını genişletebiliriz.

“Ülkemizde demokrasiyi güçlendiren her adıma desteğimiz tamdır”

Siyasetimizin temelinde, ülke meselelerinin geniş bir mutabakatla çözülmesi, toplumun farklı kesimlerinin de sürece dahil edilmesi yatıyor. Bunu yıllardır dile getiriyoruz. Türkiye’de terör yöntemleri ile bir yere varılamayacağı çok nettir. Artık herkesin bunu anlamış olması gerekir. Bölgemizdeki gelişmelere bakıldığında, ülkemizdeki huzur ve barış iklimini tahkim etmek, herkes için en hayırlısıdır. Terör örgütleriyle çevrelenmiş bir coğrafyada, Irak’ta gerilimlerin, Suriye’de iç savaşın yaşandığı, İsrail’in vahşileştiği bir dönemde içeride barışın tesisi önem kazanıyor. Biz Türkiye’de demokratik siyasetin alanını genişletmek için bugüne kadar tüm engellemelere, sabotajlara, haince planlara rağmen köklü adımlar attık. Ülkemizde demokrasiyi güçlendiren her adıma desteğimiz tamdır.

“Meseleleri terör dışı yöntemlerle ortadan kaldırmaya ise her zaman varız”

Buna rağmen “biz irademizi demokrasi dışı odaklara teslim ediyoruz, her adımımızı bu anlayışla atıyoruz” demek yapıcı bir yaklaşım olarak görülmez. Terörün her türlüsüyle mücadele eder ve karşısında yer alırız. Meseleleri terör dışı yöntemlerle ortadan kaldırmaya ise her zaman varız. Çünkü biz siyaseti, ülkemizin huzur ve birliğini güçlendirmek, milletimize hak ettiği kaliteli hizmetleri sunmak için yapıyoruz. Yeni anayasa çağrımız da bunun içindir. Türkiye’nin ayağına darbecilerin taktığı prangaları söküp atmanın yolu kapsayıcı, adil, sivil, özgürlükçü bir anayasa yapmaktan geçiyor.

Türkiye’nin Balkanlar’daki gerilimlerin önlenmesindeki ro

Her şeyden önce bu seyahatimiz zaten onun en güzel örneği. Üstleneceğimiz rol her an vardır. Gerek Arnavutluk gerek Sırbistan’da, bugün basın toplantısında da Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic’le birlikte ortaya koyduğumuz tavır ve açıklamalar bunun zaten en güzel örneğini teşkil etti. Dikkat ederseniz ifademde özellikle kullandığım şu cümleler sıradan değil. “Biz birilerinden bazı müsaadeleri almak suretiyle cümle kuramayız ve kurduğumuz cümlelerle ilgili de izin alarak adım atmayız. Biz cümlemizi kurduğumuz zaman tam hedefe odaklanarak kurarız.”

Nitekim mevkidaşım Sayın Vucic de aynı karakterde bir insan. Bu konularda kararlı duruşları olan bir insan. Bölgede özellikle örnek bir insan. Belki gözlerinizden kaçmış da olabilir. Bizim savunma sanayiiyle ilgili müşterek atacağımız adım da bunun bir ifadesidir. Dışişleri Bakanım, savunma sanayiiyle ilgili bakan arkadaşlarım bu çalışmayı yapacaklar. Balkanlar’daki etnik gerilimler, tarihi ve siyasi dinamikler açısından oldukça karmaşık bir tablo sunuyor. Türkiye de Balkan ülkeleriyle derin tarihsel, kültürel ve siyasi bağlara sahip. Bu bağlar, Türkiye’nin bölgede barış ve istikrar sağlamada daha aktif bir rol üstlenmesini gerektiriyor.

“Kriminal tiplerin aramızda dolaşmasından rahatsızız” açıklaması

Bir devlet öncelikle vatandaşlarının güvenliğini, adalet ve ekonomik refahı temin etmelidir. Bunun için 22 yıldır ne gerekiyorsa yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Şiddetin her türlüsü ile mücadele bizim görevimiz ve bunun için elimizden gelenin ötesinde adımlar atıyoruz. Mücadelede aksayan yönler ortaya çıktığında ise hiç vakit kaybetmeden gerekli tedbirleri alıyoruz.

“Cezasızlık algısına müsaade edemeyiz”

Son dönemde yaşanan kimi cinayetler ve hadiseler milletimizin kendini güvende hissetme ve adalete olan inancını zedeleme eğiliminde. İnsanımız rahat olsun, toplumun huzurunu bozan, güvenliği tehdit eden kim olursa olsun cezasını çekecektir. Yaptığımız derin analizlerde şiddet olaylarını önlemede gerek işlevsel, gerek yapısal eksikliklerin tespiti halinde oraya müdahaleden çekinmeyiz. Bu noktada toplumumuzda cezasızlık algısına müsaade edemeyiz.

Cezaların ıslah edici ve caydırıcı olması noktasında sorunlu alanlara neşter vuracak yasal düzenlemeler yapacağız. Hangi kurumda, hangi sistemde bir zafiyet varsa nokta atışlarıyla sorunu gidereceğiz. Emniyet, yargı, medya konularında atılacak adımlar olduğunu görüyoruz. Suça meyilli kişilerin tutuklu yargılanması esas olacak ve yargılamada da bu kişilerin bu durumları esas alınarak infaz işlemleri yürütülecek.

“Suç işleyen mutlaka cezaevine gireceğini bilecek”

Ceza infaz sisteminde yapacağımız değişikliklerle suç işleyen cezaevine mutlaka gireceğini bilecek. Bu konuda teknik çalışmaları gerek Adalet Bakanlığı gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi grubumuz yapacak. Yapısal sorunlarla ilgili de incelemeler yapıyoruz. Suçla en etkin mücadeleyi sağlayacak yapısal değişikliklere de ihtiyaç duyulması halinde onların da adımını atacağız. Suç tiplerine göre daha net ve caydırıcı ceza politikaları uygulayacağız. Toplumda oluşturulmak istenen “suçlular cezasız kalıyor, yapanın yanına kar kalıyor” anlayışının doğru olmadığını vatandaşlarımız görecektir. Yargının hızlanması için yıllardır attığımız adımlar ortada. Burada mesafe aldık ancak “geç gelen adalet adalet değildir” anlayışı ile çalışmaya devam edeceğiz.

Köftede ‘domuz eti’ tartışmaları

Türkiye’de 724 bin gıda işletmesi var. Bunlar üretenler, satanlar, dağıtanlar. Bunlar her yıl Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından mutlaka bir kez denetlenir. Bu yıl denetimlerin sayısı 1 milyona yaklaştı. Tarım ve Orman Bakanlığımız bir sıkıntı tespit edildiği anda bunları elektronik olarak anlık takip edilebilecek bir hale getirdi. Sözünü ettiğiniz köftecideki denetimde Ankara’da iki şubede uygunsuz gıda tespiti yapılıyor. Savcılığa suç duyurusunda bulunuluyor. İtiraz süreçleri oluyor. Mahkeme Tarım Bakanlığımızın kararını önce iptal ediyor, Bakanlık tarafından bu karara itiraz edildiğinde bu kez itirazlar kabul ediliyor. Yargı süreci tamamlandığında ve kesinleştiğinde de bu denetim raporu yayımlanıyor. Bakanlığımızın yapmış olduğu idari işlemler de yargısal denetim altındadır. Herkesin de kendini savunma hakkı bulunuyor. Netice itibarıyla mahkeme nihai kararı veriyor, Bakanlık da denetimin sonucunu yayımlıyor. Bu denetimlerimiz devam edecek, devam ediyor. Sonuç itibarıyla gıda konusu hakikaten ciddiye alınması gereken bir husus.

AK Parti’de değişim süreci

Bizim parti programı zaten sürekli olarak hep değişime tabidir. Ama bunun yanında da tabii idari mekanizmalarda, partimiz içerisinde bazı değişiklikler olabilir. Genel Başkan Yardımcılarında aynı şekilde değişiklikler olabilir. Kabinemizde biliyorsunuz iki arkadaşımız değişime tabi oldu. Şimdi bu yeni süreçte de hem Genel Başkan Yardımcılarında bazı değişiklikler olabileceği gibi aynı şekilde kabinede de duruma göre değerlendirmelerimizi yaparız. Orada da bazı değişiklikler olabilir.

Kaynak: TRTHaber

BM güçlerini vurması ardından tepki yağmıştı: Bir ülke daha İsrail ile ilişkilerini resmi olarak kesti

Nikaragua, İsrail hükümetini ‘insanlık düşmanı’ olarak tanımlayarak ülkeyle arasındaki diplomatik ilişkiyi kesti.

Nikaragua hükümetinden yapılan açıklamada, Ulusal Meclis’in oy birliğiyle aldığı karar doğrultusunda İsrail ile diplomatik ilişkilerin tamamen kesildiği duyuruldu.

Açıklamada, İsrail’in saldırılarının Filistin halkına yaşattığı acılara vurgu yapılarak, “Nikaragua, yıkıma ve vahşete maruz kalan Filistin halkı ve hükümetiyle dayanışmasını sürdürecektir. Nikaragua, uluslararası hukuka ve devletler arası medeni ilişkileri düzenleyen anlaşmalara bağlı kalarak, İsrail hükümetiyle diplomatik bağları koparma kararı almıştır.” ifadeleri kullanıldı.

Açıklamada ayrıca, “Filistin halkına karşı yürütülen soykırım, işgal ve sürekli saldırıları kınıyoruz. İsrail’in bu saldırıları şimdi de Lübnan halkına yönelmiş durumda. Aynı zamanda Suriye, Yemen ve İran’a yönelik tehditleri ile bölge ve dünya barışını tehlikeye atmaktadır.” denildi.

İsrail hükümeti ‘insanlık düşmanı’ olarak nitelendirilmişti

Nikaragua Ulusal Meclisi de İsrail’in Filistin’e yönelik ‘soykırım, baskı ve aşırı nefret’ politikalarını sert bir şekilde kınamış, Devlet Başkanı Daniel Ortega’ya İsrail ile diplomatik ilişkilerin sona erdirilmesi çağrısında bulunmuştu. Meclis ayrıca İsrail hükümetini “insanlık düşmanı” olarak nitelendirmişti.

Moskova’da Filistin’e destek etkinliği düzenlendi: ‘İsrail, ABD desteğiyle ayrımcılık ve zulüm uyguluyor’

Filistin’in Moskova Büyükelçiliği’nde Filistinlilerle dayanışma etkinliği düzenlendi. Venezüella’nın Moskova Büyükelçisi Velasquez yaptığı açıklamada, İsrail’in ABD ve Anglosakson ülkelerinin desteğiyle ayrımcılık ve zulüm uyguladığını vurguladı.

Filistin’in Moskova Büyükelçiliği ile Venezüella’nın Moskova Büyükelçiliği’nin organizasyonuyla yapılan etkinliğe, Filistin’in Büyükelçisi Abdel Hafız Nofal, Venezüella’nın Moskova Büyükelçisi Jesus Rafael Salazar Velasquez ve çok sayıda Filistin, Rus ve Venezüella vatandaşı katıldı.

Etkinliğe Filistin bayraklarıyla katılanlar, Gazze Şeridi’nde İsrail ordusunun saldırılarında hayatını kaybedenlerin anısına çiçek bıraktı, Filistin lehine sloganlar attı.

Filistin’in Moskova Büyükelçisi Nofal, burada yaptığı konuşmada, İsrail’in Gazze’de soykırım yaptığını belirterek, “Gazze’de olanlar, İsrail tarafından yaratılan büyük bir sorun. İsrail bir yıldır Hamas’ın eylemlerini gerekçe göstererek sivillere saldırılar düzenliyor” dedi.

Buna karşı çıktıklarını söyleyen Nofal, “40 binden fazla Filistinli öldürüldü, 100 binden fazla Filistinli yaralandı. Gazze yok ediliyor. Okullar bombalandığı için 645 bin Filistinli eğitim göremiyor. Hastaneler, camiler, kiliseler, binalar, yollar yok edildi. Yarın saldırılar durdurulursa Gazze’nin yeniden inşa edilmesi için 90 milyar dolara ve 10 yıla ihtiyaç var” diye konuştu.

Filistinlilerin gıdaya ihtiyaçları olduğuna işaret eden Nofal, Gazze’de barışın sağlanması gerektiğini vurguladı.

‘İsrail, ABD ve Anglosakson ülkelerin desteğiyle ayrımcılık ve zulüm uyguluyor’

Venezüella’nın Moskova Büyükelçisi Velasquez de Filistin, Yemen, Lübnan gibi İslam ülkelerindeki halklara uygulanan soykırıma karşı çıktıklarını belirterek, “İsrail, ABD ve Anglosakson ülkelerin desteğiyle ayrımcılık ve zulüm uyguluyor” ifadesini kullandı.

Latin Amerika ülkelerinin İsrail’in eylemlerine karşı çıktığını söyleyen Velasquez, şöyle devam etti:

Çocuk, kadın ve sivillere uygulanan soykırıma karşı çıkıyoruz. Buna göz yumamayız ve bunu kenardan izleyemeyiz. İsrailliler Gazze Şeridi’ni harabeye dönüştürdü. Buradaki insanlar, gıdaya erişimden, serbest hareket etmekten, sağlık hizmetlerinden yoksun. Filistin halkının yok edilmesine karşı çıkıyoruz ve bunun durdurulmasını istiyoruz. Filistin devletinin tanınması gerekiyor. Ancak bu şekilde barış sağlanabilir.

Velasquez, Venezüella Devlet Başkanı Nicolas Maduro‘nun talimatıyla birçok ülkede İsrail ve ABD’nin eylemlerine karşı etkinlikler düzenleneceğini söyledi.

‘Gazze’de halk yok ediliyor’

Etkinliğe katılan Rus vatandaşlarından Oksana Hokonova, Filistinlileri desteklemek için ellerinden geleni yaptıklarını dile getirerek, “İlk önce Gazze’de durum beni bir Müslüman olarak rahatsız ediyor. Ancak Filistin’i desteklemek için mutlaka Müslüman olmaya gerek yok, insan olmak lazım. Bu durum bizi endişelendiriyor” dedi.

Uluslararası toplumun Gazze’de akan kanın durdurulması için yeterince adım atmadığını söyleyen Hokonova, “Gazze’de halk tamamıyla yok ediliyor, etnik temizlik yapılıyor” diye konuştu.

Moskova’da eğitim gören Venezüellalı öğrencilerden Alberto Alava da Filistin halkını desteklediklerini belirterek, “Gazze’deki trajedinin sona ermesini, Filistin halkının huzur içinde yaşamasını istiyoruz” ifadesini kullandı.

İranlı yetkiliden Haniye yorumu: Küçük düşürüldük

 İsrail’in Hamas’ın Siyasi Ofis Şefi İsmail Haniye’yi Tahran’da füzeyle öldürmesi, İran’ı tartışılır hale getirdi. İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan’ın kampanya lideri, The New York Times’a konuştu: “Bu hücum, İran’ın bölgedeki statüsüne atılan büyük bir tokattı. Ülkemizi küçük düşürdü, istihbaratta önemli boşluklarımız olduğunu gösterdi.”

Emre ERGÜL

Hamas’ın Siyasi Ofis Şe­fi İsmail Haniye’nin, İran’ın başşehri Tah­ran’da kaldığı konuta isabet eden füzeyle öldürülmesinin üzerin­den iki gün geçti. Haniye için dün İran’da cenaze merasimi düzenlenir­ken; dünya üç mevzuya odaklan­dı…

1) Gazze Savaşı, Ortadoğu’da çok ölçekli bir savaşa döner mi?

2) İran, başşehrinde düzenlenen ha­va saldırısına nasıl müdahale ede­medi?

3) İran’ın İsrail’e karşılığı na­sıl olacak?

Cenazeyle başlayalım… Haniye için dün Tahran’da bir merasim dü­zenlendi. Haniye’nin cenaze na­mazını İran’ın dini lideri Ayetul­lah Ali Hamaney kıldırdı. Naaş daha sonra, Haneyi’nin 2018 yı­lından bu yana sürgünde yaşadı­ğı Katar’a götürüldü. Bir merasim de başşehir Doha’da düzenlendi.

Filistin davasının değerli isim­lerinden Haniye’nin İran’ın baş­kentinde, üstelik İhtilal Muha­fızları’nın koruduğu bir konutta öldürülmesi, İran’ın güvenlik za­afiyetini ortaya koydu. Mevzuyu manşetine taşıyan önemli Ameri­kan gazetesi The New York Times, “Saldırı, İran hükümeti için küçük düşürücü bir güvenlik başarısızlı­ğıdır” yorumunu yaptı.

İran tarafındaki sessizliği de tanınmış siyasetçi Ali Ekber Beh­maneş ile bir STK lideri olan Ali Vaez bozdu. İran Cumhurbaşka­nı Mesud Pezeşkiyan’ın kampan­yasının lideri olan Behmaneş, ga­zeteye verdiği demeçte aşağılan­dıklarına dikkat çekti: “Bu atak, İran’ın bölgedeki statüsüne atı­lan büyük bir tokat oldu. Ülkemi­zi küçük düşürdü, tüm güvenlik aygıtlarımızı baltaladı, istihba­ratta önemli boşluk­larımız olduğunu gösterdi.”

Uluslararası Kriz Grubu’nun İran Proje­si Başkanı Va­ez de “Saldırı, İran’ın yeni cumhurbaşkanı için misyondaki birinci gününde büyük bir krize yol açıyor” diye konuştu.

Şimdi gözler Tahran’da…Çünkü Ayetullah Hamaney, Haniye’nin vefatından ötürü kendilerini so­rumlu hissettiklerini söyleyip, in­tikam yemini etti. The New York Times’a nazaran, “İran, İsrail’e direkt füze hücumları düzenleyebilir,” “İsrail’in kuzeyinde akınlar dü­zenlemesi için Hizbullah’ı saha­ya sürebilir” ve/veya “Yemen’de­ki Husilere verdikleri takviyesi ar­tırıp, Kızıldeniz’deki akınları artırabilir.” Mümkün senaryo­larda da savaş evvel Lüb­nan’a yayılır. Akabinde Kızıldeniz’de güven­liği sağlayan Ame­rikan deniz kuv­vetleri de sa­vaşın içine çekilir…

“İran Cumhurbaşkanı’na görevindeki 10’uncu saatinde bildiri verildi”

The New York Times’a konuşan Amerikalı bir yetkili, İsrail’in Hamas lideri İsmail Haniye’yi öldürmek için bilhassa İran’I seçtiğine dikkat çekti. İşte yetkilinin sıraladığı iki neden:

1-Haniye, Katar’da yaşıyordu. Lakin İsrail, Katar’la ilişkile­rinden ötürü suikastı hiçbir vakit bu ülkede düşün­medi. Haniye, öbür Hamas başkanlarının tersine öteki ülkelere ziyaretlerde bulunuyordu. İsrail, onca fırsat varken, İran’ı zora sokmak için 80 ülke­den temsicilerin katıldığı cumhurbaşkan­kanlığı yemin merasimi seçti.

2-Bir ileti da İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’a verildi. Daha cumhurbaşkanlığının 10’un­cu saatinde Pezeşkiyan’a ‘İstediğimize istediğimiz yerde ulaşırız’ iletisi verildi. Pezeşkiyan, misyonunun birinci gü­nünü güvenlik toplantıla­rıyla ge­çirdi.

Newsweek: Suikast Harris için makûs haber

Dünyaca ünlü Newsweek dergisi, İsmail Haniye sui­kastının Demokratlar’ın lider adayı Kamala Har­ris üzerindeki tesirini kaleme aldı. Dergiye nazaran, Harris bugüne kadar İsrail’e dayanak vermekle Filistinlilere sempati duymak ortasında ince bir siyaset yapıyordu. “Son 9 ayda Gaz­ze’de yaşananlar yıkıcı; meyyit çocukların ve güvenlik için kaçan, bazen ikinci, üçüncü yahut dördüncü kere yerle­rinden edilen çaresiz, aç insan­ların görüntüleri… Acılara sessiz kalmayacağım” diyen Harris’in suikast sonrası ABD’deki İsrail destekçile­rinden baskı göreceği dü­şünülü­yor.