Seramik sektörünün kalbi, İtalya’daki Cersaie Fuarı’nda atıyor

Dünyanın en büyük seramik fuarı Cersaie, bu yıl 41. kez düzenleniyor. 27 Eylül’e kadar devam eden fuara, Ülkemizin en büyük teknik granit üreticisi de yeni koleksiyonlarıyla beşinci kez fuardaki yerini alıyor. 13. yüzyılda adalet sarayı olarak hizmet veren Palazzo Re Enza’da da hem ürünlerini sergiliyor hem de gala etkinliği düzenleyerek iş ortaklarını ağırlıyor.

Dünyanın en büyük seramik fuarı Cersaie, bu yıl 41. kez düzenleniyor. 27 Eylül’e kadar devam eden fuara, Ülkemizin en büyük teknik granit üreticisi de yeni koleksiyonlarıyla beşinci kez fuardaki yerini alıyor. 13. yüzyılda adalet sarayı olarak hizmet veren Palazzo Re Enza’da da hem ürünlerini sergiliyor hem de gala etkinliği düzenleyerek iş ortaklarını ağırlıyor.

İtalya’nın Bolonya şehri, 41. kez seramik sektörünün önemli oyuncularına ev sahipliği yapıyor. 23 Eylül’de başlayan Cersaie Fuarı’nda, 606 marka yaklaşık 155 bin metrekarelik alanda 5 gün gün boyunca en yeni ürünlerini sergiliyor. Uzun yıllardır pek çok Türk markasını ağırlayan fuara, ülkemizin en büyük teknik granit üreticisi Qua Granite de bu yıl 5. kez katılıyor. Markanın Cersaie’deki standında, doğallık ve sürdürülebilirliği vurgulayan unsurlar dikkat çekiyor. Modern ve yenilikçi tasarımı ile dikkat çeken stantta kullanılan bitkiler, markanın çevre dostu yaklaşımını vurguluyor.

Qua Granite, 27 Eylül’e kadar devam eden fuarda, yeni koleksiyonlarını 18. holdeki 200 metrekarelik standında sergiliyor. 60×120, 100×100 ve 30×90 cm ebatlı yeni serilerinin yanında dış mekan için tasarlanan özel serilerini de tanıtan markanın yeni koleksiyonlarında, doğanın ilham verici dokuları, zamansız renk paletleri ve modern tasarımlar öne çıkıyor. Üstün desen ve renk teknolojisi, doğanın canlılığını mekanlara taşımaya olanak tanıyor. Doğal taş dokularından esinlenilen traverten, mermer ve ahşap desenli granitler, farklı yüzey bitişleriyle sunuluyor. Koleksiyonlardaki bej, gri, beyaz ve pastel tonlar, çağdaş trendleri yansıtırken, ahşap görünümlü ürünler mekana doğal bir sıcaklık katıyor.

İş ortaklarını sarayda ağırlıyor

Fuarla ilgili açıklama yapan Qua Granite İhracat Satış Genel Müdür Yardımcısı Çiğdem Çakır Suna, “Türkiye’nin teknik granit üretimi yapan en büyük tesisine sahibiz. Tüm süreçlerimizde sürdürülebilirliği önceliyoruz. Üretim tesislerimizde kullandığımız suyun %100’ünü geri dönüştürüyoruz. Uzman ekiplerimiz, üstün üretim teknolojilerimiz ve geniş ürün yelpazemizle, uluslararası pazarlardaki varlığımızı her geçen gün daha da güçlendiriyoruz. Cersaie Fuarı, markamızı ve yeniliklerimizi pek çok ülkeden profesyonelle tanıştırmamızı sağlayan çok önemli bir buluşma noktası. Seramik sektörünün en prestijli etkinliği kabul edilen Cersaie Fuarı’nda 2019 yılından bu yana ülkemizi temsil etmekten gurur duyuyoruz” dedi. Çiğdem Çakır Suna, toplam satışlarının yaklaşık %33’ünü ihraç ettiklerini ve başta AB ülkeleri olmak üzere 100’den fazla ülkeye satış yaptıklarını sözlerine ekledi.

Bu yıl üçüncüsünü gerçekleştirecekleri gelenekselleşen gala gecesi ile misafirlerine unutulmaz bir gece yaşatacaklarını söyleyen Qua Granite İhracat Satış Genel Müdür Yardımcısı Çiğdem Çakır Suna, “Bolonya’nın en önemli tarihi simgelerinden biri olan Palazzo Re Enzo’da iş ortaklarımızı ağırlıyoruz. Bu yıl bir farklılık yaparak 13. yüzyıldan kalma bu ikonik yapıda 2 gün ve 2 gece sürecek özel bir organizasyona imza atacağız. 24-25 Eylül tarihlerinde yeni ürünlerimizi hem fuar alanındaki standımızda hem de Palazzo Re Enzo’da sergiliyor olacağız. Hazırladığımız özel show ve etkinliklerle konuklarımıza unutulmaz bir deneyim yaşatacağımıza inanıyoruz.” açıklamasını yaptı.

Ünlü Bilgisayar Markalarının Bilgisayar Üretmeden Önce Ne Yaptıklarını Öğrenince Biraz Şaşırabilirsiniz!

Hepimizin yakından tanıdığı bilgisayar markaları, bir zamanlar bilgisayar dışında çok farklı şekilde sektöre adım atmışlardı.

Onların bu ilginç başlangıçları, hiç beklemedikleri serüvene de kapı aralamış oldu.

Hepsini de bilgisayar modelleri ile tanısak da aslında onlar, bugünkünden çok farklı üretimler gerçekleştirdiler.

En ilginci ile listeye başlayalım: Samsung.

1938’de Güney Kore’de kurulan Samsung, başta bir gıda ve balık ihracatçısı olarak sektöre adım attı. Daha sonra şeker, tekstil ve sigorta gibi birçok farklı sektöre girdi. 1960’larda ise elektronik sektörüne adım atarak televizyon, buzdolabı ve diğer ev aletlerini üretmeye başladı.

Bilgisayar üretimi ise 1980’lerde başladı. Bugün bilgisayar çipleri, bellek ürünleri ve dizüstü bilgisayarlar üretiyor.

Sony’i elektronik bir marka olarak bilsek de kendisi bir zamanlar radyo tamiri yapıyordu.

1946’da kurulan Sony, başlangıçta elektronik test ekipmanları ve radyo tamiri yapıyordu. Şirketin ilk ürünü ise ilginçtir ki pirinç pişirme makinesiydi. Daha sonra ünlü marka, manyetofonlar, radyolar ve Walkman gibi devrim yaratan ses cihazlarıyla tanındı.

1990’larda ise hafızalara kazınan meşhur VAIO markası altında dizüstü bilgisayar üretmeye başladı.

Bilgisayar deyince akla ilk gelen Microsoft, programlama dili derliyordu.

1975’te kurulan Microsoft’un ilk yaptığı şey bir BASIC programlama dili derlemekti. Bilgisayarlar zaten ortaya çıkmıştı, ancak Microsoft bu dönemde donanım üretmiyordu. Şirketin odağı, yazılım geliştirmekti.

2000’li yıllarda ise Surface serisiyle bilgisayar üretimine başladı.

Ünlü bilgisayar markalarından birisi olan HP de test ekipmanları üreten bir şirketti.

HP, 1939’da elektronik test ekipmanları üreten bir şirket olarak kuruldu. İlk ürünlerinden biri de ses frekanslarını ölçen bir osilatördü ve bu cihaz, Walt Disney tarafından “Fantasia” filmindeki ses düzenlemeleri için kullanılmıştı.

1966’da ise HP, ilk mini bilgisayarını (HP 2116A) piyasaya sürdü ve daha sonra masaüstü bilgisayar ve yazıcı üretimine adım attı.

Bilgisayardan çok uzak bir yerde olan IBM, tartı bile satmıştı.

1911 yılında kurulan IBM, ilk olarak ticari zaman saatleri, tartı makineleri ve delikli kart tabanlı veri işleme makineleri üretti. O dönemde IBM’in en ünlü ürünü, delikli kart sistemleri ile veri işlemekti. Özellikle devlet ve büyük şirketler için veri işleme sistemleri sağlıyorlardı.

Şirket, 1950’lerde dijital bilgisayar üretimine başladı.

Sektöre uzak olmasa da Lenovo’nun da başlangıçta bilgisayar ürettiğini söylemek güç olur.

Lenovo, 1984 yılında Çin’de kurulmuştu. Şirketin başlarda amacı teknoloji ve bilgisayar distribütörlüğü yapmaktı. Başlangıçta IBM ve diğer büyük markaların bilgisayarlarını satarak işe başladılar.

2005 yılında ise IBM’in kişisel bilgisayar bölümünü satın alarak uluslararası alanda büyük bir bilgisayar üreticisi oldu.

Başta bilgisayar üretimi yapmayan bir diğer şirket de Asus.

1989’da Tayvan’da kurulan Asus, başlangıçta anakartlar ve bilgisayar bileşenleri üretimi yapıyordu. Şirket, bilgisayar teknolojisinin temel parçaları olan anakart, grafik kartı gibi ürünlerle sektöre adım attı.

2000’lere gelince de kendi markası altında dizüstü bilgisayar ve tabletler üreterek sektöre adım atanlar arasında yerini aldı.

Sürpriz sonlu: Toshiba, telgraf ekipmanları üretiyordu.

1875 yılında kurulan Toshiba, ilk başlarda telgraf ekipmanları üreten bir şirketti. Şirket, zamanla elektrikli ürünlere ve ev aletlerine odaklansa da 1980’lerde bilgisayar pazarına adım attı.

Günümüzde öncü konumunda olan bilgisayar markaları, aslında sektöre çok farklı şekilde adım attılar. Hepsinin de bugünkü başarısı ise su götürmez bir gerçek. Peki siz en çok hangisine şaşırdınız?

Kaynaklar: Computer History, İTÜ

Google Gemini’ın bile Google’ı haksız bulduğu dava

Google’ın, yapay zeka servisi için kullandığı Gemini ismi ile başı dertte. Bir yapay zeka şirketi, internet devine Gemini ismi için dava açtı. İşin ilginci ise, Google Gemini’ın bile, davada Google’ı haksız bulmuş olması.

Kurumsal bir yapay zeka platformu sunan “Gemini Data” isimli şirket, kendi yapay zeka hizmetini aynı isimle adlandırdığı için Google’a dava açtı.

Google, Aralık 2023’te Gemini model ailesini tanıttıktan sonra Şubat ayında, Bard olan üretken yapay zeka hizmetinin adını da Gemini olarak değiştirdi. Ancak Google, bu ismin halihazırda bir yapay zeka markası olarak kullanıldığına dair yeterli araştırma yapmadan bu değişimi yapmış gibi görünüyor.

Hafta içinde San Francisco federal mahkemesine sunulan şikayet dilekçesinde “Sofistike bir şirket olarak Google, tüm AI ürün serisini kamuya açık bir şekilde yeniden markalamadan önce şüphesiz bir ticari marka izni araştırması yaptı ve bu nedenle Gemini Data’nın ‘GEMINI’ markası üzerindeki tescilli ve münhasır haklarının kesin olarak farkındaydı” deniyor ve şöyle devam ediliyor: “Yine de Google, Gemini Data’nın münhasır haklarının üzerine tereddüt etmeden buldozer gibi gitme kararını verdi.

Gemini bile Google’ı haksız buldu

ABD Patent ve Marka Ofisi (USPTO), isim çakışmasının tüketicilerin kafasını karıştırma ihtimalinin düşük olduğu durumlarda farklı işletme türleri için benzer isimlere izin veriyor. Ancak, aynı endüstri sektöründe isim tekrarına genellikle izin verilmiyor.

Üstelik işin komik yanı, Google’ın yapay zeka servisi Gemini’ye bu konu sorulduğunda, Gemini Data şirketinin haklı olduğu yorumunu yapıyor. Besle kargayı oysun gözünü dedikleri tam olarak bu olsa gerek…

Instagram paylaşımları hayatını değiştirdi: Bikinili fotoğraflarıyla 2 milyar TL’lik patron oldu

22 yaşındayken arkadaşıyla gittiği Meksika gezisinde Instagram paylaşımları yapan Natasha Oakley, kısa sürede kendi markasını kurarak dünya moda devlerinden biri hâline geldi.

Natasha Oakley, 22 yaşında Instagram’da bikini fotoğrafları paylaşarak başladığı serüveninde, bugün 47 milyon sterlin (yaklaşık 2 milyar TL) değerindeki bir iş imparatorluğuna sahip.

İlk başta bir hobi olarak başladığı bu süreçte, Monday Swimwear markasını kurdu ve sosyal medyanın ilk influencerlarından biri oldu.

Oakley, kendi deneyimlerini paylaşırken, başarıya giden yolda sürekli çalışmanın, tutarlılığın ve küçük hedeflerle başlamanın önemini vurguluyor.

Şimdi, 40 kişilik ekibiyle, markasını daha da büyütmeye odaklanıyor. “Başarıya giden yol, küçük adımlarla başlar” diyor.

Yeniçağ gazetesinde yer alan habere göre Natasha Oakley, 2012 yılında küçük bir hobisinin 47 milyon sterlinlik bir iş imparatorluğuna dönüşeceğinden habersizdi.

Henüz 22 yaşındayken, yakın arkadaşı Devin Brugman ile Instagram’da bikini fotoğrafları paylaşmaya başlamıştı. Her ikisi de bu paylaşımın büyük bir başarıya ulaşacağını pek düşünmemişti.

Natasha, Grace Beverly’nin sunduğu “Çalışmak mı Zor, Yoksa Zor Çalışmak mı?” isimli podcast programında, ebeveynlerinin sıfırdan iş kurma çabalarına tanık olduktan sonra kendisinin de bir “patron” olma arzusuna kapıldığını anlattı.

Bugün Natasha tam anlamıyla “patron” olmuş durumda. 2012’de açtığı Instagram hesabı bugün 450 binden fazla takipçiye sahip. Kişisel hesabı ise 3.6 milyon takipçiye ulaşmış durumda.

Avustralyalı fenomenin girişimleri Instagram faaliyetleriyle sınırlı değil: Monday Swimwear adında bir bikini markası kurdu, ayrıca çevrimiçi bir pilates platformu olan The Pilates Class’ı hayata geçirdi ve büyüyen bir yatırım portföyüne sahip. 2021 yılında Avustralya Finansal İncelemesi’nin Genç Zenginler Listesi’nde yer alması hiç de bu cihetten bakıldığında hiç de şaşırtıcı değil.

Natasha, Instagram hesabından paylaşım yapmaya nasıl başladığını şu sözlerle anlatıyor: “Yaşam tarzlarımızı paylaşıyorduk. Malibu’daydık, Meksika’ya bir seyahat yaptık ve o dönemde herkes sadece kahve fincanı gibi basit şeyler paylaşıyordu. Biz ise bikini paylaşmaya başladık. O dönemlerde kimse bikini fotoğrafları paylaşmadığı için hesabımız hızla popülerleşti.

Genç kadın “Her şey bir gecede oldu” diyor. Instagram hesabı hızla dünyanın en büyük bikini tanıtım platformu haline geldi ve insanlar bikini markalarının bu hesapta yer alması için çaba sarf etmeye başladı.

Natasha’nın Instagram’daki başarısı, sosyal medya fenomenliğinin ilk ortaya çıkmaya başladığı dönemle aynı zamana denk geldiği için şanslıydı ve bu sayede baştan itibaren bolca para kazandı.

Girişimci kadın en başta paylaşım başına 100 sterlin alıyordu. Markalar ve tasarımcılar, bikini ürünlerini hesapta gösterebilmek için sıraya girmeye başladılar ve genç kadının kaşesi de böylece arttı. İşler o kadar iyi gitmeye başladı ki Natasha tam zamanlı olarak bikini fotoğrafları çekmeye odaklanmaya karar verdi.

Sahilde fotoğraf çekmenin eğlenceli bir yaşam tarzı olduğunu belirten Natasha, aynı zamanda çoğu gün sabahın ilk saatlerine kadar bloglarını güncellemek için çalışıyordu. O zamanlar hakkında konuşan Natasha “Bu bizim için çok eğlenceliydi, çok tutkuluyduk ve tüm bunların böylesine büyük bir başarıya dönüşmesi büyük bir bonus oldu” diyor.

Bu süreçte Natasha ve arkadaşı Devin, piyasada her bedene uygun bikini seçeneklerinin olmadığını fark etti ve kendi bikini markalarını kurmaya karar verdiler. Monday Swimwear adlı işte bu farkındalık sonucunda ortaya çıktı.

Monday Swimwear markasının doğuşu hakkında da konuşan Natasha “Monday Swimwear’ı yaratırken, her kadının yaşadığı, negatif bir deneyim olan bikini giyme deneyimini değiştirmek istedik. Kadınlar bikini giydiklerinde rahatsız hissediyor ve kendilerini iyi hissetmiyordu. Biz bu deneyimi değiştirmek istedik. İlk bikini koleksiyonunu yaratmak biraz zaman aldı. Her şeyin mükemmel olmasını istiyorduk. Marka ilk kurulduğunda bazı hatalar da yapıldı. Üretimle ilgili bir sorun, markanın altı ay boyunca siyah bikini ürünü olmamasına neden oldu. Ancak bunların hepsinden güçlü çıkan biz olduk” diyor.

Natasha için her sorun bir öğrenme fırsatı. Şu anda 40 kişilik bir ekibin başında ve markanın her aşamasında aktif olarak yer alıyor. Pazarlama ve halkla ilişkilerden, finans ve tasarıma kadar her konuda markanın net bir vizyonu var. Şimdi, markanın onuncu yılını geride bırakırken, büyüme konusunda daha büyük hedeflere odaklanmaya hazır olduğunu hissediyor.

Elle dergisine konuşan Natasha, girişimcilik hayali kuranlara ise şöyle sesleniyor: “Tutarlı kalın, odaklanın ve küçük hedeflerle başlayarak ilerleyin.”

patronlardunyasi.com